Erdoğan’ın Elçisi ve Gülen’in Mektubu
- Zamanlama: Gazeteci Fehmi Koru, Fethullah Gülen’i 21 Aralık günü ziyaret etmiş. Yani Gülen’in oldukça ses getiren ‘karşılıklı belalaşma’ sohbetinden sadece bir gün sonra, ve Başbakan Erdoğan’ın yine hafızalardan silinmemek üzere kazınan ‘inlerini didik didik edeceğiz’ konuşmalarını yaptığı gün olan Cumartesi günü, Erdogan'in aynı zamanda Pennsylvania’ya elçi gönderdiği gün imiş. (Erdoğan’ın PKK ile müzakereler sürecindeki sert dili akla gelen.)
- Gülen vs. Erdoğan: Elçi, Cumhurbaşkanı Gül tarafından gönderilmiş ama gazeteci Nazlı Ilıcak’ın bildirdiği gibi, Başbakan Erdoğan’ın da olanlardan haberi var. Yani asıl aktörler burada Erdoğan ve Gülen. Gül neredeyse sadece arabulucu denebilir.
- Tepkiler: Erdoğan’ın, 5 Ocak Cuma günü gazeteci ve yazarlarla yaptığı toplantıda bir elçi gönderdiğini söylemeden, Gülen’in ‘pazarlık’ amacıyla ‘ıslak imzalı mektup’ gönderdiği şeklinde durumu yansıtması, Pennsylvania tarafından iyi karşılanmadığı hemen belli oldu. Erdoğan’ı olabilecek en kısa zamanda yalanlamak üzere mektubun Erdoğan’a değil Gül’e gönderildiğinin söylenmesi, ve gönderilen elçinin (F.Koru) talebi sonrası böyle bir mektubun yazıldığının hatırlatılması, bizzat yazım aşamasında rol oynamış Osman Şimşek tarafından açıklandı. Şimşek’in ‘la havle’ çekerek mektubu yazdığını belirtmesi, Erdoğan’ın durumu anlatış şekline yapılan bir tepki olarak algılandı.
- Hız: Erdoğan’ın kendisine Gülen tarafından bir mektubun geldiğini ifade etmesi sonrasındaki yaklaşık iki saat içinde önce Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV) sonra da Gülen’in en yakınındaki Osman Şimşek tarafından yapılan hızlı açıklama ve etkili şekilde sosyal medya ve gazetelere ulaşılması, Camianın artık bu hallerde çok hızlı hareket edebilme refleksine sahip olduğunu gösteriyor. Bu kısa zaman, hükümetin hızına denk denebilir.
- Güvensizlik: Elçi ve mektubun sulh amaçlı hamleler olmasına rağmen, günün sonunda aradaki güvensizliği daha da artırmış olması, tarafların birbirinden ne kadar uzaklaştığını ve barışın ne denli zorlu olduğunu yeniden gösterdi.
- Pazarlık? Mektubun içeriğinde, Gülen Hocanın kabaca üç talebi olduğu göze çarpıyor: 1) Dersanelerin kapatılmaması 2) kamu sektöründe görevden alınmaların durdurulması 3) basın üzerinden yapılan kavganın son bulması. Kendisine gönderilen elçiye, Camianın talepleri, aradaki sürtüşmenin başlangıcı olarak görülen dersanelerden başlayarak, 17 Aralık sonrası meydana gelen görevden alınmaların durdurulmasınin talep edilmesi, Camianın pozisyonunu tamamen koruduğunu gösteriyor. Görüldüğü kadarıyla en başta nerede idiyseler, oradalar.
- Camia Karşılığı? İki taraf arasındaki bu iletişimden sonra, farz-ı muhal, Erdoğan’ın Gülen’den gelen bu talepleri yerine getirdiğini düşünelim. Bu durum halinde Camianın nasıl karşılık vereceği bilinmiyor. Örneğin, dersanenin kapanmasından vazgeçilir, kamu personellerinin yerinden edilmeleri durdurulur ve (hatta olmaz ya) AKP yanlısı gazete ve medyalarda dahi barış ilan edilirse, mesela yolsuzluk dosyalarına ne olacak? Duracak mı? Bunun pek mümkün olamayacağı düşünülürse, bu bağlamda, Erdoğan’ın bir barış yapması için pek bir nedeninin kalmadığı görülüyor.
- Kullanma tarihi: AKP tarafının bir elçiyi Gülen’i ziyarete göndermiş olması, barış ortamını yoklamayı öncelikle AKP’nin istediğini gösteriyor. Ama 21 Aralık’da yapılmış bir görüşmenin üzerinden 2. dalga gözaltıları ve sonrasında yaklaşık bin kadar emniyet görevlisi ve diğer kamu görevlilelerinin yerinin değiştiğini hatırlamamız gerekir. Yani aslında mektubun kullanma tarihinin de geçtiği söylenebilir.
- Erdoğan mecbur mu kaldı? Mehmet Baransu’nun ağır twitler eşliğinde AKP’nin gönderdiği elçiden birkaç gün önce bahsetmiş olması ve AKP’li elçinin ABD'den Türkiye'ye eli boş döndüğünü iddia etmesinden sonra AKP tarafı bu elçi durumunu açıklamak zorunda kaldı. Bunu açıklarken de Erdoğan, Gülen’in arayı düzeltmek için pazarlık yapmaya çalıştığı şeklinde bir durum tasvir etti, böyle bir algı oluşturma yoluna gitti . Bu istenen algı, birkaç saat için de olsa, ta ki GYV’den açıklama gelene kadar, başarılı oldu. Bu kötü tecrübeden sonra ise bu tür arabulucuk ve sulh mektupları için ortamın daha da zehirli bir hale geldiğini, tarafların yoğurdu üfleyerek yiyeceğini düşünebiliriz.
- Gülen’in mesajı: Gülen, mektupla birlikte, 2 tane de imzalı kitabı, iyi niyetinin nişanesi olarak Erdoğan’a gönderdiğini Osman Şimşek Herkül.org'da yazdı. Bu hareket, aktif ve ileri gelen bir Camia üyesine göre, Gülen’den Erdoğan’a, ancak ikisinin anlayabileceği bir mesajı da taşıyordu. Bunun ne anlama geldiğini, Washington’da Hizmetin önemli bir önemli figürü bana tahmini olarak ifade etti. Görüldüğü kadarıyla Erdoğan, Gülen’in gönderdiği mesajı yeterli bulmadı.
- Son Soru: yolsuzluk suçlamaları, bakanların rüşvet alma suçlamaları, onca fotolar, ayakkabı kutuları, 700 bin liralık saatler, Reza Zarrab’ın maceraları, özel jetli umreler.. Bunlar nasıl unutulacak? İstiklal Savaşı ilanıyla mı?
No comments:
Post a Comment