twitter

Monday, December 04, 2006

Papa ve Dunyanin Gozu Turkiye'de

28 Kasim Sali gunu oglen saatlerinde isyerinin mutfaginda kahve aliyorum. Sirketin VP si, Howard Bey’le karsiliyoruz mutfakta. Kendisi iyi bir Katolik diye tahmin ediyorum, hic sormamis olsam da. Bana hafiften gulumseyerek ve merhaba demeden diyor ki: “Hangi dine sahip oldugunu bilmiyorum ama, Papa’ya yapilan bu karsilamayi cok ayip goruyorum” ve ekliyor “ Kac defa ozur diledi iste, ne istiyorlar adamdan”. Acik ki o gunku IHT’nin mansetinden buyuk resimle verilen Papa’yi protesto goruntulerine takilmis ve TV sinden de, devamli canli yayinla Papa’nin gezisini haber gecen istasyonlardan birini seyrediyor. “Ama” diyorum o gordugunuz karsilamada sadece 20 bin kisi varmis, 15 milyonluk bir sehirde 20 binlik bir toplulugu her turlu gosteri icin toplarsaniz. Klasik bir Amerikali edasiyla gulumsuyor. Buralara yeni gelmis biri olsam o gulumsemeyi, soyleyecek birseyi kalmayan ve yanlisini anlayan birisinin gulusu olarak yorumlar ve belki de zafer edasiyla az sonra hazir olacak kahvemi yudumlarim. Ama simdi, birkac yil sonra, bu gulusun aslinda “boyle bir tartismaya girmeyecegim” gulusu olduguna kanaat getiriyorum. Cunku simdi ben de biliyorum ki, benim gibi gelismekte olan ulkelerden olan insanlar, boyle elestirivari yaklasimlarda cok hassas ve kavgaci olabilir ve hatta hakaret ediliyor anlamini cikartabilirler kolayca. Benim her ne kadar oyle bir amacim olmayacak olsa bile. Howard Bey, herhangi bir icecek almadan kendi odasina geri donuyor.

Yine 28 Kasim Sali gunu masamda oturmus calisiyorum ve TV onumde acik. Bugun, onceki gunlerden cok farkli bir haber gunu benim ve benim gibi gurbetteki bircok Turk vatandaslari icin. Cunku CNN’den tutun FOX’a, MSNBC’den tutun butun yerel haber kanallarina kadar her yerde Turkiye var. Tabi ki Papa’nin Turkiye ziyaretini haber yapmaktalar. Nerdeyse her yarim saat basi, bu haber kanallari Turkiye’ye baglaniyor veya unlu bir konuklarindan Turkiye ve Papa hakkinda gorusler aliyorlar. Sadece o mu, International Herald Tribune (IHT), Wpost, NY times, Wall Street veya FT de ilk sayfalarda yer buluyor bu ziyaret ve tabi Turkiye. (IHT Papa’nin Turkiye ziyaretini Pazartesiden Cumaya hergun mansetinde buyuk bir resim ile veriyor, Carsamba gunu ise Wpost, NY Times, Wall Street Journal, Financial Times ve IHT hep beraber mansetinde bir resim ile)

Gun ortasinda dusunmeye basliyorum. En son ne zaman kendi ulkemi bu kadar cok ve genis sekilde TV ve gazetelerde gormustum burda. 6 yildir buradayim. Basbakanlar Beyaz Saray’a geldiler, gittiler, Turkiye’nin Avrupa Birligine uyelik haberleri oldu.. Ama bu ve buna benzer Turkiye ile ilgili haberlerin 30 saniyeden fazla yer kapladigini hatirlamak haber bultenlerinde neredeyse imkansiz. (En son daha gecenlerde gerceklesen Turkiye Cumhuriyeti Basbakaninin ziyaretinde, o saatlerde ozellikle gozumu televizyondan ayirmadim acaba bisiler yakalar miyim diye. Inanin 45 saniyeyi asmayan bir mini haberle gecistirildi, o aylar ve aylar Turkiye medyasinda konusulan ziyaret.)

Lafi cok uzatmadan soylemek gerekirse, ilk defa ulkemi burada, normal bir haber gununde TV lerde ve gazetelerde bu kadar genis sekilde tartisilirken goruyorum. Papa ziyareti tabi ki konusuluyor, ama sadece Papa degil ki konusulan tartisilan. Turkiye’nin nasil Dogu ve Bati arasinda kopru oldugu, son donemlerdeki Islamcilar-Laikler kavgasinin tekrar nasil alev aldigi, Turkiye’nin tarihi, Ermeni soykirim iddialari, Osmanli’nin son donemi, ulkedeki baska dinlere mensup olanlarin durumlari, Yahudilerin gecmiste nasil Osmanli’ya sigindigi vs. Hersey dinliyorsunuz Turkiye hakkinda.

Ve sonra merak etmeye basliyorum, ne kadar kullanabildik bu ziyareti diye.Trilyonlarca dolar harcansa mumkun degil boyle bir reklam kampanyasini kotaramazdik diye dusunuyorum. Acaba bu ‘coverage’ ne kadar yardim etti Turkiye’nin imajina. O haberler Turkiye’yi daha iyi tanitti mi yoksa genelde kotu imaji olan ulkemize biraz daha kotu imaj mi ekledi.

Ve yine merak ediyorum, bu kadar onem verilen, gazete mansetlerine tasinan bu ziyaret icin Turkiye neler yapti son iki ay boyunca. Oncelikle bir geriye gidildiginde, Papa o ‘infamous’ konusmayi yaptiktan sonra, Turkiye, Arap ulkeleri de dahil olmak uzere, en sert tepkiyi veren ulkelerden belki de en sert tepkiyi veren ulke oldu. Basbakani, disisleri bakani, basbakan yardimcilari ve kabinede ki hemen herkesle Papa’nin agzinin payini verdik. Kotu mu oldu? Kimse konusmasa miydi? Hayir, isteyen konussun, ama eger kendini degil bir ulkeyi temsil eder sekilde konusuyor isen, en azindan Papa’yi Hitler’le ayni kefeye koymamali (Saban Disli, Meclisteki konusmasi) veya bizi uluslararasi arenada radikalce tepkilerde bulunan, akli kacik, radikal Islamist ulkelerden bir ulke sinifina itmeyecek kadar seviyeli konusmasin.

Neyse, din hassasiyeti, din kardesligi ile boyle bir tepki ortaya koyduk diyelim. Ama sonrasinda Papa, defalarca ozur dilemedi mi? Bazimiz kalkip “yeterli bir sekilde ozur dilemedi” diyecek. Benim gorusum, yeteri kadar ozur diledi, belki yeterinden de fazla. Ustune ustluk o cumleleri daha cok aciklayan baska aciklamalarla kardeslik ve baris mesajlari vermeye devam etti. Hala yeterli degil kardesim diyenlere, bizim toplumlarimiz, veya bizim din adamlarimizin hayatlarinde ne siklikla ve hangi keyfiyetlerde ozur dilediklerini sormak isterim.

Yeterli sekilde ve sayida ozur dilendi veya dilenmedi. Bu konu sanirim kisilerin durdugu noktaya ve beklentilerine gore degisir. Ama herkesin bildigi birsey su idi ki, gectigimiz 2 ay boyunca, Papanin Turkiye’ye gelecegi belli idi ve ozellikle bu tansiyondan dolayi, halki musluman olan bir ulkeye gidisinin dunya basini tarafindan cok buyuk bir onemle takip edilecegi acik idi. Peki asil soru simdi geliyor; Acaba bunca zaman, boyle buyuk bir firsati degerlendirmek icin Turkiye’nin Disislerinde veya Basbakanliginda veya Turizm Bakanliginda bir calisma grubu olusturulup, bu ilgiyi nasil degerlendirebilirizin bir muhasebesi yapildi mi? Acaba merak ediyorum yine kimse ortaya cikip, en azindan sesi duyulabileceklerden bahsediyorum, “Papa ulkemize gelecek, trilyonlarla yapilamayacak bir ‘coverage’ elde edicez, bu reklam imkanini nasil kullanabiliriz” diye kafa yordu mu?

Ben yuksek devlet adamlarimizin hic birisinden, bu son iki ay icinde, toplumu yumusatmaya ve bu ziyarete hazirlamaya yonelik birsey duymadim ve gormedim. Yok hayir, biz hala cok kizgindik, Papa yaptiginin cezasini cekmeli idi. Neden yumusatalim ki ortaligi? Halbuki ben tahmin ve umit ederdim ki, gercekten ulkesinin yuksek cikarlarini dusunen devlet adamlarimiz, strateji ve danisman gruplari ile otururlar ve boylesine bir ziyareti ne sekilde ulkenin lehine kullanabilirizin hesaplarini yaparlardi. Neler kazanilirdi boyle bir yaklasimla;
1) Cumle aleme, her zaman anlatmaktan mutlu oldugumuz misafirperverligimizi gostermis olurduk. Ayni dinden, dilden, irktan olmasa da, saygi ve sevgi gostermis olurduk bir ziyaretciye.
2) Islam dininin ne kadar kardesane, dostane, barissever, konuksever vs oldugunu anlatmak ve Papa’yi yeniden hizaya mi getirmek istiyorduk, iste size bir firsat, guzelce karsilaydik Papayi ve onun-eger oyle dusunuyorsa, Islam hakkinda ne kadar yanlis dusundugunu anlatsa idik.
3) Koskoca Papa, Turkiye’ye gelip Meryem Ana ya gidip Ayin yapti, haci oldu. Meryem Ana’yi, Efes’i ve bircok tarihi guzelliklerimizi ve Hristiyanlik icin onemli olan merkezlerimizi uluslararasi bir gayret ve reklam kampanyasi ile daha cok vurgu yapamaz mi idik?? Bence din tuccarliginin tek anlami bu olmali lugatimizde; sahibi oldugu bu essiz tarihi ve dini ozellikleri olan mekanlari tanitabilmeli Batili ve Dogulu Hristiyanlara ve cebini doldurmali bu “din tuccarligindan”.
4) En onemlisi, ulkemizin imajini bu ziyaret vasitasiyla nasil en iyi sekilde duzeltebilirdik ve nelerin ustune ozellikle gitmeliydik?? Bunlar tartisildi mi?

Bunlarin cevaplarini bilmiyorum. Belki gercekten bu bahsettigim noktalarda bazi calismalar yapildi, bazi masalar kuruldu (eger varligindan haberdar olanlar var ise boyle calisma masalarindan, duymaktan memnun olurum.) Ama uzulerek soylemek gerekir ki, eger kurulmus ise bu calismalarin farkina varamadik buralardan. Ve daha acisi, Papa’ya olan garezkar tavrimiz, Papa eline Turk bayragi alana, sonra Sultanahmet camimizi ziyaret edene, orda bazi jestlerde bulunana kadar devam etti. Ziyaretin ilk iki gununde, ici gecmis bir partinin duzenledigi o ciliz mitingden gelen resimlerle ve baska bircok gecmiste verilen demeclerin etkisiyle, yazinin basinda saydigim buyuk batili gazetelerdeki haberler genelde ne kadar Papa’dan nefret ettigimizi, ne kadar kizgin bir millet oldugumuzu anlatan kose yazilari ve haberleri ile dolu idi. Ozellikle Papa’nin yaptigi jestlerden sonra ise yuzumuzun gulmeye baslamasi ile birlikte, son iki gunde havanin da degistigini gorduk bu batili bircok gazetede. Sizce, biz bundan daha iyisini yapabilecek bir ulke degilmiydik?? Milyarlarca insanin sevdigi bir insani ulkemizde agirlayacak isek, onlarin duydugu sevgi adina biraz daha guleryuzlu baslayabilirdik herseye. Dinimiz de aslina bakarsaniz bunu emreder.

Her ne kadar biz Papa'nin bizi EU icin destekledigi soylenen yaklasimiyla bayram etsek de, gezideki degisik konusmalarinda, Papa'nin Almanya'da o cok gurultu kopartan konusmasindaki temayi devamli isledigini gorebildik. En cok tepki ceken "kilic, insanlik disi" kelimelirini Islam ile ayni cumlede kullanmadi ve fakat devamli olarak her turlu dinden olanlara ozgurluk taninmasi gerektigi temasini isledi durdu. Din ozgurlugu, diger dinden olan azinliklara saygi gosterilmesi gerektigi ve inanilan Tanri adina siddet ve zorlama yapilamayacagi ve yapanlarin kinanmasi gerektigi hemen her konusmasindaki ortak cumleler idi ve bu aslina bakilirsa o Almanya konusmasinin da ana temasi idi. Biz almak istedigimiz mesaji almistik havaalaninda halbuki. Boyle mesajlara ne ihtiyacimiz vardi ne de tartisicak vaktimiz.

Bunun disinda sunu da soyleyenler olacaktir; peki Batinin cifte standard yaklasiminin hic mi sucu yok? 20 binlik bir mitingi manset yapmanin ne anlami vardi? Dusunce ve protesto ozgurlugu olmasin mi bu memlekette? Bu mu Avrupa standartlari?

Hayir. Protesto ve dusunce ve din ozgurlugu olmalidir memleketimizde. Ama boyle cok onemli ziyaretlerde, pozitif bir ortam ve cevre olusturmak, PR calismalari yapmak, bu gecilen haberlere azicik da olsa pozitif yon vermek cok da zor olmasa gerektir. Bu havanin yaratilmasinda, her konuda demec vermekten zevk alan devlet buyuklerimize buyuk odevler dusmektedir. Biz koskoca 70 milyonluk bir ulkeyiz. 20 bin kisinin sozu ve goruntusu herseyi bastirmis ise, ici gecmis bir siyasi partinin organizesi sagduyulu milyonlarca insanin misafirperverlik duygularini ve guzelliklerini ortmus ise, ve buna karsi hic birsey yapilamamis ise, vah bizim halimize diyorum ben.

Tuesday, November 21, 2006

Yeni Demokratlar

Amerika Demokratlasti mi yoksa Cumhuriyetciler Demokrat kurku giyip DC'ye mi tasindi?? Amerikan 7 Kasim secimleri, Baskanlik secimleri olmamasina ragmen, yine de kuresel secim olarak algilandi ve buyuk bir ilgi gordu dunyamizda. Bunda suphesiz Amerikan Baskani Bush'a olan kuresel nefretin ve onun bir sekilde maglup gormenin inanilmaz hafifliginin etkisi buyuktu. Tabiatiyla Turk medyasinda bu kuresel coskuyu fazlasiyla yasadi. Bu esnada yeni secilen Demokratlarin ne kadar klasik liberal Demokrat kimligine sahip oldugunu soran cok olmadi, merak eden de. Belki bizi cok da ilgilendirmeyen bir konu idi. Nihayetinde Bush'un partisi yenildi ve hersey daha guzel simdi...
Yeni Demokratlari incelemenin onemli oldugunu dusunuyorum ben. Merak ettigim, Senato ve Kongre'ye gelen yeni Demokratlar ne kadar o bildigimiz Demokrat? Yani ne kadar neredeyse her zaman Cumhuriyetcilerin tam karsisinda duranlardan.
Ilk olarak kabul edilmeli ki, yeni gelen Senatorler ve bircok House temsilcisi ozellikle Kirmizi eyaletlerin cogunluklu oldugu yerlerden geldiler, ve secilirken o kitlenin kulagina hos gelen seyler soylemeliydiler. Nihayetinde bu politikadir ve politikaci halklarin duymak istediklerini soyleyerek onlarin sempatisini ve oylarini kazanir. Tabi burada parantez acip, yeni bircok Kongre uyelerinin ve Senatorlerin ozellikle "teker teker elle secilircesine" su an House speaker'i olan Nancy Pelosi tarafindan secildiklerini ve hazirlandiklarini hatirlatmakta yarar var. Nancy Pelosi (D-CA), her ne kadar ileri derecede liberalligi ile taninmis olsa da bu secim esnasinda ozellikle Kiliselere giden, gay evliliklerine karsi cikan ve gecmisi bir sekilde ordu ile kesisen bircok adayi Cumhuriyetcilerin karsisina cikardi. Demokrat adaylarin bu konularda
her zaman Cumhuriyetcilere karsi bukuk kalan boyunlarini duzeltmis oldu. Ornegin, bircok Demokrat adayi Kiliselerde poz verirken, diger bazilari is kartlarinin arkasina '10 Commandmend/Emri' yazarken bazilari da bol bol asker gecmislerini one cikardilar. Boylece hem herkesten cok dindar, hem herkesten fazla vatanini seven hem de herkesten fazla sosyal stotukocu kimligine burunduler. Geriye kalan, Irak'a kizan Orta Amerikanin, her gecen gun kuresellesme olgusu ile disariya kacan islerinin de kizginligiyla yonetime tavir koymalari ve oy vermemeyi yeglemeleri idi.
Isin ekonomik politikalari boyutuna gelince, Demokrat adaylar Ohio, Missouri, Virginia gibi, geleneksel olarak Cumhuriyetcilerin aldigi Eyaletleri bu sefer toparladilar. Bunda cok buyuk bir etken, fabrikalari Cin'e ve Hindistan'a ve baska bircok gelismekte olan ulkelere giden bu eyaletlerde, insanlarin kim onlara is guvencesi veriyorsa o tarafa karsi kaymasi oldu. Bu eyaletlerdeki adaylar McCaskill, Brown ve Webb inanilmaz bir 'protectionist' ve gocmen karsiti kampanyasi yuruttuler. Serbest ticaret ve kuresellesmeye acilan bu 'crusade/hacli savasi' ileride nasil bir sonuc getirecek gercekten merak konusu. Ozellikle imalat sanayiinde onbinlerce isini Cin'e kaybeden Ohio'dan gelen Sherrod Brown Cin'e karsi hem insani hem de ekonomik olarak sert yaptirimlari savunan kampanyasi ile Hill'e geldi. Ve korumaci politikasinda Pelosi ile cok iyi anlasiyor. Ama maalesef bu muhafazakar yeni demokratlardan Financial Times dahi memnun gorunmuyor su an. Nihayetinde Bill Clinton, NAFTA free trade anlasmasini imzalayarak bu konudaki acikligini ve politikasini gostermisti halbuki. Yeni gelen senatorlar ve temsilcilerin bircogu ise hem NAFTA'nin hem de CAFTA'nin hem de serbest ticaretin bircok ilkesinin karsisindalar. Iclerinde bu soylemlerini kitaplar yazarak savunanlar dahi var (Brown- The Myths of Free Trade).
Ote yandan Demokrat Arkansas Kongre temsilcisi ve Blue Arkansas Kongre temsilcisi ve Blue
Doglarin "whip'i" Mike Ross bu karisik durumu az da olsa berraklastiran bir demeci enterasandi ' Cumhuriyetciler koltuklarini liberal Demokratlara kaybetmediler gecen hafta, sadece "Blue Dogs/Mavi Kopeklere kaybettiler" (Blue Dogs/Mavi Kopekler konusu Wikipedia'da guzel isleniyor, isteyen oraya bakabilir) Simdilerde Turkiye'de dahi bircok insanin tanidigi yeni House speaker Nancy Pelosi'nin resmi spokeperson'u dahi blue doglardan kendi partilerinden degil de sanki baska bir partiden gibi bahsetmesi de cok ilgincti " Liderimiz Pelosi Blue Doglar ile beraber 110. ncu donemde beraber calismayi umuyor. Onlar partimizin onemli cesitlilik arzeden gorunumunun onemli bir parcasi diyor.
Yeni secimlerin 'degisim' getirdigi kesindir Capitol Hill'e. Fakat gorulen odur ki, yeni secilen House Demokratlarin icinde ciddi sayida "Blue Dog" grubu uyeleri vardir (su an 35 kadar ve fakat sempati duyanlar da var) ve bu muhafazakar Demokratlarin nerede nasil oy kullanacagi o kadar da net degildir. Dolayisiyla, 110. ncu donemde sadece Cumhuriyetciler Demokratlarla beraber is yapma yollarini aramayacak ayni zamanda Demokratlar'da orta yollari bulmada buyuk bir gayrete giriseceklerdir bu muhafazakar kesimlerini memnun edebilmek icin. Cumhuriyetciler elenirken yerlerine Demokrat partililer geldi. Dogrudur. Ama bunlar muhafazakar demokratlar. Ve bunlarin gay mariage, vergilerin ertirilmasi ve ucu acik harcamalarin kisitlanmasi gibi konularin herhangi birinde klasik liberal Demokratlarin istedigi yoldan gitmesi neredeyse imkansiz gorunuyor.Yani Capitol Hill'de isler daha karmasiklasti ama secimlerin galibi Demokratlarin kazancli sifatini daha ne kadar ve ne sekilde tasiyabilecekleri simdilik belirsiz.
Herkese happy turkey day...