Vatan Gazetesi Versiyonu: http://haber.gazetevatan.com/washingtonda-suriye-oyunlari/519424/30/Gundem
Suriye krizinin sonraki adimi, Washington’ın düşünce kuruluşları ve ileri gelen üniversitelerinde bazı zaman kamuoyu önünde bazı zaman da kapalı oturumlarda farklı oyunlar ve bu oyunlardaki senaryolara karşı bölge ve uluslararası aktörlerin reaksiyonları çerçevesinde tahmin edilmeye çalışılıyor.
Lübnan, Ürdün, Irak gibi çok kırılgan ülkelere komşu olan Suriye’de yaşanan derin kanama, her ne kadar ABD yönetimini doğrudan veya dolaylı bir müdaheleye çekememiş olsa da, politika yapıcılara farklı opsiyonları göstermek adına düzenlenen ‘’Suriye oyunları,’’ önümüzdeki 6 ila 9 ay arasındaki olacakları kestirmeye çalışıyor.
Bu oyunlardaki temel hedeflerden biri, önümüzdeki aylardaki ‘sürpriz’ gelişmelerin tahmini. Örneğin, Şam’ın isyancılar tarafından ele geçirilmesi halinde, buradaki milyonlarca Arap Alevisi, Hristiyan ve rejimi desteklemiş sivil veya asker ailelerin rejim güçlerinin şehri terketmesiyle birlikte onlarla kaçması. Şam’a en yakın komşu ülkelerden olan Lübnan’ın coğrafi konumunun yanısıra, etnik ve dini açılarından bakıldığında en uygun ülke olması itibariyle, Şam düştüğünde bu çaptaki bir göçmen dalgasının bu ülkeye yönelmesi bekleniyor. Şimdiden çeyrek milyonun üstünde Suriyeli göçmen barındıran, Hizbullah’ın her geçen gün Suriye içi meselelere daha çok karıştığı gözönüne alındığında, bu şekilde bir ‘’exodus’’ u bu çapta küçük bir ülkenin nasıl hazmedebileceği veya edememesi halinde Batı’nın bu tür bir insanlık trajedisini seyretmeye nasıl devam edebileceği sorulardan diğer bazıları. Burada ayrıca Şam’daki Hristiyanların, Avrupa’daki dindaşlarından isteyeceği yardıma Batı’nın ne şekilde cevap verebileceği veya vermeyeceği yeni ve çok daha kritik sonuçlara yol açıyor.
Şam’ın Kaderi
Şam’ın özellikle Doğu Ghouta olarak adlandırılan doğudaki çevre banliyölerini uzun süredir ellerinde bulunduran Suriyeli isyancılar, rejimi yerinden etmek üzere son aylardaki üçüncü büyük saldırılarını birkaç haftadır başlatmış durumdalar. Daraya gibi Esad’ın başkanlık sarayına sadece birkaç kilometre ötedeki bir semtte, haftalardır süren çatışmalar, her ne kadar bazılarına Şam savaşının yakın zamanlarda biteceğini düşündürtse de, Washington’daki genel eğilim, Esad’ın halen yeterli asker, paramiliter, zırhlı araç ve savaş jetlerine sahip olduğu ve Şam’da savaşın kaderinin henüz belli olmadığı yönünde.
Şam’daki savaşın uzun sürmesi ihtimali olsa da, kendi başkentinde ve hatta sarayının birkaç kilometre ötesine kadar yakınlaşmış isyancıların sürekli bir şekilde saldırı ve tazyiki altındaki bir rejimin ne kadar süre ile böyle bir tacize karşı koyabileceği ciddi bir soru olarak duruyor. Diğer taraftan elektrik, su ve ekmek gibi temel ihtiyaçların karşılanmasında ciddi problemlerle şimdiden karşılaşan rejimin, bu taciz sürdükçe durumun daha da dayanılmaz hale geleceği işten bile değildir. Bu tür kuşatmaya karşı Şam rejiminin uzun dönemde nasıl ayakta kalabileceği zihinleri meşgul eden bir başka soru.
Bu nedenle, Suriye’nin en büyük şehri olan Halep’de süregiden çatışmalar daha da önem kazanıyor. Geçtiğimiz Çarşamba günü şehrin güneydoğusundaki Jerrah askeri hava üssünün ve ardından yine Halep Uluslararası Havaalanına 2 km ötesindeki 80. Alayı da daha çok Al Kaide bağlantılı Nusrat Cephesi öncülüğündeki kuvvetlerce isyancıların eline geçmesinden sonra gözler şimdi de Suriye’nin ikinci büyük havaalanı olan Halep Uluslararası havaalanına çevrildi. Görüştüğüm isyancılarla bağlantılı muhalifler, önümüzdeki 7-8 hafta içinde rejimin elinde bulunan Halep merkezinin de, havaalanı sonrasında düşebileceğini ileri sürmekteler. Halep’in düşmesi ise Suriye’deki birçok isyancı grubun Şam’a doğru ve Şam rejimini düşürmek üzere yönelmesine neden olması bekleniyor. Buna karşılık olarak rejimin, Halep’de son haftalardaki kayıplardan dolayı buraya yeni asker ve muhimmat sevkiyatı yapmaya çalıştığı basına yansıdı.# Bu doğru ise, isyancıların kısa dönem içinde Halep’den sonuç alma hayatli gerçekleşmeyebilir.
Suriye Bölünecek mi?
Bu hafta ikisine katıldığım ‘’Suriye oyunları’’ toplantılarında, Suriye’nin geleceğine dair sorulan soruların yoğunlaştığı bir başka senaryo ise, Suriye’nin batısında, Şam-Hama-Humus-Lazkiye ekseninde bir Nusayri devletin kurulup, bölgenin 12. ve 13. yy’da Haçlıların kurduğu krallıklara benzer şekilde bir görünüm alıp alamayacağı. Bu tarihi paralleliği ilk kuran, Foundation for Defence of Democracies adlı düşünce kuruluşunda çalışan Tony Badran olmuştu. Bu senaryonun mümkün olup olmadığı, böyle bir şekillenmenin hem Suriye içi hem de bölgesel ve küresel aktörler tarafından ne şekilde karşılanacağı takip eden diğer sorular.
Özellikle İran için, Suriye’nin tümüne hakim bir Esad rejimi imkansız gibi görünüyor artık. Bu açıdan, bu şekilde küçülmüş ve homojen bir yapıya bürünmüş bir aktörün İran tarafından ikinci en iyi senaryo olarak tercih edileceği görüşü hakim. Bu şekilde Lübnan’ın güneyinde hakimiyetini devam ettiren Hizbullah ile de linki açık kalacak Esad’ın bu küçülmüş devleti. Ayrıca bu uydu devlet, veya ‘’savaş lordu’’ beyliği, halen denizden Tarsus limanı ile Rusya ve İran desteğini almaya devam edebilecek. Bunların üstüne, Esad ve Hizbullah, İsrail ile de ilerde olabilecek bir sertleşme esnasında İran tarafından proxy olarak kullanabilecek.
Halep düşer, Şam düşmezse Türkiye ne yapar?
Lazkiye ve Şam ile karayolu bağlantısı büyük ölçüde kesilen, Suriye’nin hava kuvvetlerine bağlı savaş jetlerinin de isyancıların eline geçirdiği ağır silahların kalite ve sayısının artmasından dolayı sürekli düşürülerek etkisinin günden güne azaldığı bir dönemde, Halep’in eninde sonunda isyancıların eline geçeceği beklentisi oldukça yaygın. Buradaki kritik soruların başında, Halep’in muhalif liderlerin tahmin ettiği gibi Nisan aylarında mı yoksa altı belki sekiz ay kadar daha sürecek bir savaş sonrası mı düşebileceği. Ayrıca, öngörüler doğru çıkar ve Halep gerçekten de düştüğü takdirde, isyancıların disiplinlerini koruyup, birbiri arasında örneğin Nusrat cephesi gibi radikal elementlerin, Ahrar-ı Şam gibi selefi ve radikal gruplar ile, daha çok ılımlı olarak kabul edilen Özgür Suriye Ordusu güçleri arasında bir kavgaya tutuşup, tutuşmayacakları bir başka merak edilen soru gelecek için.
Halep ile ilgili bir başka senaryoda ise, Halep düştükten sonra burada oldukça kuvvetlenmeye sürdüren Al Kaide bağlantılı elementlerin bir kısmı veya çoğunun Halep’de kalmayı tercih etmesi. Herhangi bir nedenle Şam düşmediği ve Halep’deki radikal elementlerin şehirde kalıcı olmaya yönelerek, buradaki oldukça değişik mezhep ve görüşlere sahip halka, kendi vizyonlarını dayatma yolunu seçip seçmeyecekleri gelecek adına endişe veren senaryolardan biri. Devrimci Suriye figürleri, Nusrat cephesinin savaş bittikten sonra başka bir ilahi jihada katılmak üzere ülkeyi terkedeceğinden emin. Aynı şekilde Nusrat cephesinin Halep düşmesi halinde muhakkak Şam’a yöneleceğinden de emin. Şu da eklenmeli ki, Nusrat cephesi türü Al Kaide grupları şimdiye kadar hedeflerini açık olarak, Esad rejimini devirmek olarak ilan ettiler. Ama Şam düşmeyip, savaşın da uzun süre bitmemesi, isteyerek veya istemeyerek de olsa bu güçleri Halep’de kalıcı olmaya yöneltmesi de mümkün.
Halep: İsyancıların Büyük Testi
Halep, rejim güçlerinden alındığı takdirde, Ermeni, Hristiyan, Esad ailesinden olan Nusayri ve şimdiye kadar rejimi isteyerek veya istemeyerek desteklemiş Sunni sınıfına karşı radikal element ve bazı başı boş grupların nasıl davranacağı, herhangi bir intikam kampanyası, yargısız infaz veya yağmalama harekatının önlenip, önlenememesi, isyancıların önündeki en büyük test olacak. Sınırının 70-80 km ötesindeki dünyanın en değerli şehirlerinden Halep’de Al-Kaide hilafeti türü bir yapılanmanın oluşması ve hatta Türkiye’ye yeni bir milli güvenlik tehdidi oluşturduğu ihtimalinde Türkiye’nin bu tür şekilde kaos sayılabilecek bir ortama nasıl tepki verebileceği, merak edilen bir başka gelecek senaryosu. Al Kaide’nin geçmişte Türkiye’de terör faaliyetleri yaptığı da bu bağlamda hatırlanmalı.
Şimdiye kadar Halep’deki çatışmalarda isyancılara çok ciddi bir koordinasyon ve istihbarat yardımının Türkiye’den gitmediği üstünde anlaşılan bir başka konu. Kapı komşusundaki karışıklığın artışı, zor şartların uzaması, radikallerin güçlenmesi ve bu şartların ileride Türkiye’ye milli güvenlik problemi çıkarabilecek yolda ilerlediği bir ortamda, Türkiye’nin neden daha güçlü bir şekilde buradaki isyancılara yardım etmediği konuyla ilgili hemen herkesin aklındaki bir soru. Birçok ihtimal sıralasam da, bu sorunun cevabını bilmiyorum. Konuştuğum bazı emekli ve aktif Türk subaylarından anladığım, Türk istihbaratının Suriye içindeki gelişmelere uzak durmak istediği ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin de halen ‘’proxy’’ denilen vekaleten yürütülen savaşları yönetecek kapasiteden uzak olduğu. Nedeni her ne olursa olsun, Esad’ın gidişine tüm politik kredisini yatıran Ankara hükümetinin, Halep’i düşürme adına daha aktif hareket etmemesi, konuştuğum yaklaşık yarım düzine Suriye uzmanının adeta üzerinde anlaşmış olduğu en popülerden yaklaşımlardan biri.
Diğer Önemli Senaryolar:
Kimyasal silah kullanımı senaryoları, gerçekleşmesi halinde yukarıda tartışılan bütün bu senaryoları gölgede bırakıp, yepyeni dinamikleri denkleme getiriyor.
Aynı şekilde Suriyeli Kürtler ile ÖSO arasında yapıldığı söylenen anlaşma geçerliliğini sürdürür ve Suriyeli Kürtler gerçekten de Suriyeli Arap direnişçilere katılırsa, bir joker etkisi yapacağı ve rejime karşı isyancılar için bir moral kaynağı olacağı kesin.
Cilvegözü’nde yakın zamanda meydana gelen bombalı saldırının Suriyeli muhaliflere yönelik olduğu hem muhalif liderlerce ileri sürüldü hem de bu kişilerin patlama esnasında kapıdan geçme planları olması bu iddiaları güçlendirdi. Önümüzdeki zaman içinde de Suriyeli direnişin önde gelenleri hiç şüphesiz bu suikast girişimlerinin hedefi olabilirler ve başarıya kavuştuğu halde, zaten bütünlüğü tam olarak sağlayamamış Suriyeli isyancılar için bir başka ciddi darbe olabilir.
Son olarak da Suriye Koalisyonu lideri Muaz al-Hatip’in Suriye rejimine diyalog çağrısı ve bu müzakerelerin bir hedefe gidip gitmemeyeceği yine Suriye isyanının yönünü gösterecek. Muhalifler bu müzakerelerde Beşar Esad’ın gidişi üzerine görüşmelere katılacaklarını açıkça belirtirken, Esad’ın bir geçiş hükümetinde olmasına katiyetle karşı çıkmaktalar. Rejim ise Esad’sız bir geçişe yeşil ışık yakmamakta. Bu anlamda, müzakerelerin kazan-kaybet formülünden her iki taraf için de kazan-kazan formülüne geçiş pek mümkün görülemiyor.
Detayli Oyunlar Versiyonu
Washington’da Suriye Oyunları:Suriye krizinin sonraki adimi, Washington’ın düşünce kuruluşları ve ileri gelen üniversitelerinde bazı zaman kamuoyu önünde bazı zaman da kapalı oturumlarda farklı oyunlar ve bu oyunlardaki senaryolara karşı bölge ve uluslararası aktörlerin reaksiyonları çerçevesinde tahmin edilmeye çalışılıyor.
Lübnan, Ürdün, Irak gibi çok kırılgan ülkelere komşu olan Suriye’de yaşanan derin kanama, her ne kadar ABD yönetimini doğrudan veya dolaylı bir müdaheleye çekememiş olsa da, politika yapıcılara farklı opsiyonları göstermek adına düzenlenen ‘’Suriye oyunları,’’ önümüzdeki 6 ila 9 ay arasındaki olacakları kestirmeye çalışıyor.
Bu oyunlardaki temel hedeflerden biri, önümüzdeki aylardaki ‘sürpriz’ gelişmelerin tahmini. Örneğin, Şam’ın isyancılar tarafından ele geçirilmesi halinde, buradaki milyonlarca Arap Alevisi, Hristiyan ve rejimi desteklemiş sivil veya asker ailelerin rejim güçlerinin şehri terketmesiyle birlikte onlarla kaçması. Şam’a en yakın komşu ülkelerden olan Lübnan’ın coğrafi konumunun yanısıra, etnik ve dini açılarından bakıldığında en uygun ülke olması itibariyle, Şam düştüğünde bu çaptaki bir göçmen dalgasının bu ülkeye yönelmesi bekleniyor. Şimdiden çeyrek milyonun üstünde Suriyeli göçmen barındıran, Hizbullah’ın her geçen gün Suriye içi meselelere daha çok karıştığı gözönüne alındığında, bu şekilde bir ‘’exodus’’ u bu çapta küçük bir ülkenin nasıl hazmedebileceği veya edememesi halinde Batı’nın bu tür bir insanlık trajedisini seyretmeye nasıl devam edebileceği sorulardan diğer bazıları. Burada ayrıca Şam’daki Hristiyanların, Avrupa’daki dindaşlarından isteyeceği yardıma Batı’nın ne şekilde cevap verebileceği veya vermeyeceği yeni ve çok daha kritik sonuçlara yol açıyor.
Şam’ın Kaderi
Şam’ın özellikle Doğu Ghouta olarak adlandırılan doğudaki çevre banliyölerini uzun süredir ellerinde bulunduran Suriyeli isyancılar, rejimi yerinden etmek üzere son aylardaki üçüncü büyük saldırılarını birkaç haftadır başlatmış durumdalar. Daraya gibi Esad’ın başkanlık sarayına sadece birkaç kilometre ötedeki bir semtte, haftalardır süren çatışmalar, her ne kadar bazılarına Şam savaşının yakın zamanlarda biteceğini düşündürtse de, Washington’daki genel eğilim, Esad’ın halen yeterli asker, paramiliter, zırhlı araç ve savaş jetlerine sahip olduğu ve Şam’da savaşın kaderinin henüz belli olmadığı yönünde.
Şam’daki savaşın uzun sürmesi ihtimali olsa da, kendi başkentinde ve hatta sarayının birkaç kilometre ötesine kadar yakınlaşmış isyancıların sürekli bir şekilde saldırı ve tazyiki altındaki bir rejimin ne kadar süre ile böyle bir tacize karşı koyabileceği ciddi bir soru olarak duruyor. Diğer taraftan elektrik, su ve ekmek gibi temel ihtiyaçların karşılanmasında ciddi problemlerle şimdiden karşılaşan rejimin, bu taciz sürdükçe durumun daha da dayanılmaz hale geleceği işten bile değildir. Bu tür kuşatmaya karşı Şam rejiminin uzun dönemde nasıl ayakta kalabileceği zihinleri meşgul eden bir başka soru.
Bu nedenle, Suriye’nin en büyük şehri olan Halep’de süregiden çatışmalar daha da önem kazanıyor. Geçtiğimiz Çarşamba günü şehrin güneydoğusundaki Jerrah askeri hava üssünün ve ardından yine Halep Uluslararası Havaalanına 2 km ötesindeki 80. Alayı da daha çok Al Kaide bağlantılı Nusrat Cephesi öncülüğündeki kuvvetlerce isyancıların eline geçmesinden sonra gözler şimdi de Suriye’nin ikinci büyük havaalanı olan Halep Uluslararası havaalanına çevrildi. Görüştüğüm isyancılarla bağlantılı muhalifler, önümüzdeki 7-8 hafta içinde rejimin elinde bulunan Halep merkezinin de, havaalanı sonrasında düşebileceğini ileri sürmekteler. Halep’in düşmesi ise Suriye’deki birçok isyancı grubun Şam’a doğru ve Şam rejimini düşürmek üzere yönelmesine neden olması bekleniyor. Buna karşılık olarak rejimin, Halep’de son haftalardaki kayıplardan dolayı buraya yeni asker ve muhimmat sevkiyatı yapmaya çalıştığı basına yansıdı.# Bu doğru ise, isyancıların kısa dönem içinde Halep’den sonuç alma hayatli gerçekleşmeyebilir.
Suriye Bölünecek mi?
Bu hafta ikisine katıldığım ‘’Suriye oyunları’’ toplantılarında, Suriye’nin geleceğine dair sorulan soruların yoğunlaştığı bir başka senaryo ise, Suriye’nin batısında, Şam-Hama-Humus-Lazkiye ekseninde bir Nusayri devletin kurulup, bölgenin 12. ve 13. yy’da Haçlıların kurduğu krallıklara benzer şekilde bir görünüm alıp alamayacağı. Bu tarihi paralleliği ilk kuran, Foundation for Defence of Democracies adlı düşünce kuruluşunda çalışan Tony Badran olmuştu. Bu senaryonun mümkün olup olmadığı, böyle bir şekillenmenin hem Suriye içi hem de bölgesel ve küresel aktörler tarafından ne şekilde karşılanacağı takip eden diğer sorular.
Özellikle İran için, Suriye’nin tümüne hakim bir Esad rejimi imkansız gibi görünüyor artık. Bu açıdan, bu şekilde küçülmüş ve homojen bir yapıya bürünmüş bir aktörün İran tarafından ikinci en iyi senaryo olarak tercih edileceği görüşü hakim. Bu şekilde Lübnan’ın güneyinde hakimiyetini devam ettiren Hizbullah ile de linki açık kalacak Esad’ın bu küçülmüş devleti. Ayrıca bu uydu devlet, veya ‘’savaş lordu’’ beyliği, halen denizden Tarsus limanı ile Rusya ve İran desteğini almaya devam edebilecek. Bunların üstüne, Esad ve Hizbullah, İsrail ile de ilerde olabilecek bir sertleşme esnasında İran tarafından proxy olarak kullanabilecek.
Halep düşer, Şam düşmezse Türkiye ne yapar?
Lazkiye ve Şam ile karayolu bağlantısı büyük ölçüde kesilen, Suriye’nin hava kuvvetlerine bağlı savaş jetlerinin de isyancıların eline geçirdiği ağır silahların kalite ve sayısının artmasından dolayı sürekli düşürülerek etkisinin günden güne azaldığı bir dönemde, Halep’in eninde sonunda isyancıların eline geçeceği beklentisi oldukça yaygın. Buradaki kritik soruların başında, Halep’in muhalif liderlerin tahmin ettiği gibi Nisan aylarında mı yoksa altı belki sekiz ay kadar daha sürecek bir savaş sonrası mı düşebileceği. Ayrıca, öngörüler doğru çıkar ve Halep gerçekten de düştüğü takdirde, isyancıların disiplinlerini koruyup, birbiri arasında örneğin Nusrat cephesi gibi radikal elementlerin, Ahrar-ı Şam gibi selefi ve radikal gruplar ile, daha çok ılımlı olarak kabul edilen Özgür Suriye Ordusu güçleri arasında bir kavgaya tutuşup, tutuşmayacakları bir başka merak edilen soru gelecek için.
Halep ile ilgili bir başka senaryoda ise, Halep düştükten sonra burada oldukça kuvvetlenmeye sürdüren Al Kaide bağlantılı elementlerin bir kısmı veya çoğunun Halep’de kalmayı tercih etmesi. Herhangi bir nedenle Şam düşmediği ve Halep’deki radikal elementlerin şehirde kalıcı olmaya yönelerek, buradaki oldukça değişik mezhep ve görüşlere sahip halka, kendi vizyonlarını dayatma yolunu seçip seçmeyecekleri gelecek adına endişe veren senaryolardan biri. Devrimci Suriye figürleri, Nusrat cephesinin savaş bittikten sonra başka bir ilahi jihada katılmak üzere ülkeyi terkedeceğinden emin. Aynı şekilde Nusrat cephesinin Halep düşmesi halinde muhakkak Şam’a yöneleceğinden de emin. Şu da eklenmeli ki, Nusrat cephesi türü Al Kaide grupları şimdiye kadar hedeflerini açık olarak, Esad rejimini devirmek olarak ilan ettiler. Ama Şam düşmeyip, savaşın da uzun süre bitmemesi, isteyerek veya istemeyerek de olsa bu güçleri Halep’de kalıcı olmaya yöneltmesi de mümkün.
Halep: İsyancıların Büyük Testi
Halep, rejim güçlerinden alındığı takdirde, Ermeni, Hristiyan, Esad ailesinden olan Nusayri ve şimdiye kadar rejimi isteyerek veya istemeyerek desteklemiş Sunni sınıfına karşı radikal element ve bazı başı boş grupların nasıl davranacağı, herhangi bir intikam kampanyası, yargısız infaz veya yağmalama harekatının önlenip, önlenememesi, isyancıların önündeki en büyük test olacak. Sınırının 70-80 km ötesindeki dünyanın en değerli şehirlerinden Halep’de Al-Kaide hilafeti türü bir yapılanmanın oluşması ve hatta Türkiye’ye yeni bir milli güvenlik tehdidi oluşturduğu ihtimalinde Türkiye’nin bu tür şekilde kaos sayılabilecek bir ortama nasıl tepki verebileceği, merak edilen bir başka gelecek senaryosu. Al Kaide’nin geçmişte Türkiye’de terör faaliyetleri yaptığı da bu bağlamda hatırlanmalı.
Şimdiye kadar Halep’deki çatışmalarda isyancılara çok ciddi bir koordinasyon ve istihbarat yardımının Türkiye’den gitmediği üstünde anlaşılan bir başka konu. Kapı komşusundaki karışıklığın artışı, zor şartların uzaması, radikallerin güçlenmesi ve bu şartların ileride Türkiye’ye milli güvenlik problemi çıkarabilecek yolda ilerlediği bir ortamda, Türkiye’nin neden daha güçlü bir şekilde buradaki isyancılara yardım etmediği konuyla ilgili hemen herkesin aklındaki bir soru. Birçok ihtimal sıralasam da, bu sorunun cevabını bilmiyorum. Konuştuğum bazı emekli ve aktif Türk subaylarından anladığım, Türk istihbaratının Suriye içindeki gelişmelere uzak durmak istediği ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin de halen ‘’proxy’’ denilen vekaleten yürütülen savaşları yönetecek kapasiteden uzak olduğu. Nedeni her ne olursa olsun, Esad’ın gidişine tüm politik kredisini yatıran Ankara hükümetinin, Halep’i düşürme adına daha aktif hareket etmemesi, konuştuğum yaklaşık yarım düzine Suriye uzmanının adeta üzerinde anlaşmış olduğu en popülerden yaklaşımlardan biri.
Diğer Önemli Senaryolar:
Kimyasal silah kullanımı senaryoları, gerçekleşmesi halinde yukarıda tartışılan bütün bu senaryoları gölgede bırakıp, yepyeni dinamikleri denkleme getiriyor.
Aynı şekilde Suriyeli Kürtler ile ÖSO arasında yapıldığı söylenen anlaşma geçerliliğini sürdürür ve Suriyeli Kürtler gerçekten de Suriyeli Arap direnişçilere katılırsa, bir joker etkisi yapacağı ve rejime karşı isyancılar için bir moral kaynağı olacağı kesin.
Cilvegözü’nde yakın zamanda meydana gelen bombalı saldırının Suriyeli muhaliflere yönelik olduğu hem muhalif liderlerce ileri sürüldü hem de bu kişilerin patlama esnasında kapıdan geçme planları olması bu iddiaları güçlendirdi. Önümüzdeki zaman içinde de Suriyeli direnişin önde gelenleri hiç şüphesiz bu suikast girişimlerinin hedefi olabilirler ve başarıya kavuştuğu halde, zaten bütünlüğü tam olarak sağlayamamış Suriyeli isyancılar için bir başka ciddi darbe olabilir.
Son olarak da Suriye Koalisyonu lideri Muaz al-Hatip’in Suriye rejimine diyalog çağrısı ve bu müzakerelerin bir hedefe gidip gitmemeyeceği yine Suriye isyanının yönünü gösterecek. Muhalifler bu müzakerelerde Beşar Esad’ın gidişi üzerine görüşmelere katılacaklarını açıkça belirtirken, Esad’ın bir geçiş hükümetinde olmasına katiyetle karşı çıkmaktalar. Rejim ise Esad’sız bir geçişe yeşil ışık yakmamakta. Bu anlamda, müzakerelerin kazan-kaybet formülünden her iki taraf için de kazan-kazan formülüne geçiş pek mümkün görülemiyor.
No comments:
Post a Comment