Türkiye’nin MIT Müsteşarı Hakan Fidan hakkında, geçen hafta Wall Street Journal ve Washington Times’da çıkan yazılardan sonra bugün de, Beyaz Saray ve CIA’ye yakınlığıyla bilinen David Ignatius’un bir yazısı Washington Post’da yayınlandı. (link burada)
Türkiye’nin Perşembe ve sonraki günlerde tartışacağı bu yazıda, oldukça önemli bir suçlama var. Buna göre, Başbakan Erdoğan’ın oluru ve Hakan Fidan’ın yönlendirmesiyle Türkiye, İsrail için ajanlık yapan 10 İranlının bilgilerini İran’a vererek hem İsrail ve ABD çıkarlarına büyük bir darbe indirdi hem de İran’ın nükleer hedeflerine ilerlemesinde yardımcı oldu.
Türkiye’nin Perşembe ve sonraki günlerde tartışacağı bu yazıda, oldukça önemli bir suçlama var. Buna göre, Başbakan Erdoğan’ın oluru ve Hakan Fidan’ın yönlendirmesiyle Türkiye, İsrail için ajanlık yapan 10 İranlının bilgilerini İran’a vererek hem İsrail ve ABD çıkarlarına büyük bir darbe indirdi hem de İran’ın nükleer hedeflerine ilerlemesinde yardımcı oldu.
Diğer taraftan, 2012’nin başlarında olduğu söylenen bu haberden bir yıl kadar sonra ABD Başkanı Obama’nın, bizzat uğraşısıyla İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Başbakan Erdoğan’dan özür diledğini unutmamak gerekir.
Başka bir nokta ise, bu haberlerin özellikle ABD’nin son zamanlardaki İran açılımı sırasında gelmesi. Obama’nın bir anlamda kollarını açarak İran’a yaklaştığı bir dönemde, MIT’in şefi Hakan Fidan’ı, İranlılara yakın durmuş veya geçmiş yıllarda yardım etmiş olması iddialarinin üzerine şimdi neden gidilir?
Üç gazete analizinin, aynı hafta içinde Fidan’ı hedefe oturtmasını şansa bağlamak güç. Beyaz Saray Milli Güvenlik Konseyinde direktörlük yapmış Mike Doran’ın attığı twite göre, bu ‘’CIA’in Hakan’a Fidan’a bir darbe yapmasına benziyor.’’
15 ve 16 Ekim günlerinde New York’da ABD ve İran’ın, P5 plus 1 çerçevesinde İran’ın nükleer programı üzerinde verimli tartışmaların yapıldıği zamanlarda, İran’a o veya bu şekilde yardım ettiğinden dolayı Fidan’ın (Erdoğan'ın) suçlanmasının zamanlaması ilginç.
Bu sorular, Ignatius’un yazısının yayımlandığı saatlerden hemen sonra soruluyor ve önümüzdeki günler ne gibi noktalar gün ışığına çıkar bilinmez.
Bu aşamada, Lübnan, Suriye ve Hizbullah çalışmaları ile tanınan Tony Badran’ın teorisi bana en ilginç ve mantıklı görünen. O teori de şu: İran’a yaklaşan ABD, Suriye işlerini İran’a ve Rusya’ya bırakma karşılığında, İran’la yaptığı nükleer müzakerelerde ciddi ve görülebilir tavizler almak peşinde.
Bir diğer anlatımla, Suriye’deki silahlı muhaliflere en ciddi yardımı yapmaya devam eden ve Esad’ın gidişini ön koşul olarak gören komşu ülkelerin başında gelen Türkiye ve Türkiye’nin Milli İstihbarat Şefi Fidan’ın üzerine bu şekilde gidilmesi, Suriye’deki muhalefete yapılan askeri ve silahlı yardımların önünün kesilmesini hedefliyor. Muhaliflere gidecek yardımların kesilmesi de, Esad rejimini en kuvvetli şekilde destekleyen İran ve Rusya'nın işlerini kolaylaştıracak. Karşılığında ise İran’dan nükleer programı ile ilgili somut tavizler koparma peşinde olabilir Beyaz Saray.
Kimyasal silahını bırakıp, Şam’da hükümferma olmaya devam etmesine izin çıkan Esad’dan sonra, nükleer silahını bırakıp, bölgede hükümranlığına devam etmesine izin verilecek bir İran anlaşmasına giderken, yoldaki çakıltaşları temizlenme gayreti olabilir mi? Sormakta yarar var.