twitter

Saturday, January 26, 2013

Türkiye-ABD ilişkileri: Tüsiad Washington temsilcisi Barış Ornarlı


TÜSİAD Washington temsilcisi Barış Ornarlı

Tüsiad 15 yıldır Washington'da ve Tüsiad başkanları bu yıl olduğu gibi her yıl düzenli olarak Washington'a uğrayarak ABD yönetiminden, Kongre'den ve düşünce kuruluşlarından etkili isimlerle Türkiye-ABD ilişkilerini her yönüyle masayla yatırıyor. Baris Ornarli, TUSIAD'in Washington temsilciligine bu yil atandi.


Obama’nın ikinci döneminde ne beklenmeli?
Obama’nın tekrar seçilmesi öncelikle Türkiye-ABD ilişkilerine bir devamlılık getirecek. Bildiğimiz gibi Obama ile Erdoğan’ın ilişkisi iyi idi ve bunun devamını bekliyoruz.

Kısa dönemde İran’ın nükleer konusu, İsrail ilişkileri ve Suriye konuları ABD-Türkiye ilişkilerinin gidişatını önemli ölçüde etkiler. İran meselesinde 2013 yılı düğüm bir yıl gibi görünüyor. Bir taraftan Türkiye'ye, İran ile enerji de dahil olmak üzere, ticaretini azaltması için Washington’dan baskı varken, diğer taraftan nükleer zenginleştirme konusunun nereye gittiği bilinemiyor.

Esad’ın çabucak gitmesi tabi ki iki ülkenin ilişkilerinin daha fazla gerilmeden, bu derdin atlatılması anlamına da gelebilir. Aksine uzadığını görürsek ve ABD’den beklenen adımlar gelmezse o zaman ilişkilerde gerilimin artmasını aynı şekilde beklemek gerekir.

Obama İsrail konusunda, Türkiye’yi ve İsrail’i farklı yerlere koyarak yönetmek kararı aldı ve bunu göreceli olarak başarıyla sürdürüyor. Ve İran konusu: herkes İran nükleer konusunun daha ne kadar tansiyon kaldırabileceğini tahmin etmeye çalışıyor.

ABD ile Türkiye arasındaki iş hacmi:
2011’deki %34’lük artış aynı hızlı artışla sürmeyebilir. Yükseliş olmasa da, aşağı yukarı 20 milyar dolarlık iş hacmi civarında olucağız. İki ülke arasında iş hacminin yükseltilmesi üzerine çok ciddi bir kararlık var ve bunun peşinin bırakılacağını beklemiyorum.

Serbest Ticaret Anlaşması gelecek mi?
ABD ile AB arasında, daha öncelerde pek de dikkate alınmayan serbest ticaret anlaşması konusunda bu zamanlarda ciddileşildiğini görüyoruz. Bu konu hakkında iki ülke arasındaki görüşmeler sıklaştı. Türkiye’nin mutlaka bu bağlamda ciddi efor sarfetmesi ve AB’ye aday ve AB ile gümrük anlaşması olan bir ülke olarak bu anlaşmanın bir yerlerinde kendisine yer bulması gerekir. Şu an için iki ülke arasında ABD lehine işleyen bir ticaret dengesi var ve ticaretin önündeki gümrüklerin ve bariyerlerin kaldırılması ile Türkiye aradaki bu dengesizliği giderme imkanına kavuşabilir.

Türkiye ve ABD Kongresi
Türkiye’nin Kongre’deki imajı çok kötü. Yönetim ile iyi olan ilişkiler bir türlü Kongre’ye yansımıyor ve bildiğimiz gibi İsrail konusu bu açıdan çok önemli.
Türkiye’nin imajının kötülüğünde İsrail her zaman ilk sırayı alırken, aynı şekilde basın özgürlüğü de en çok sorulan konuların başında geliyor.

Tüsiad Hedefleri:
2013 senesinde Tüsiad Washington 15. yılını kutlayacak. Hedefimiz iki ülke arasındaki ilişkilerin derinleştirilmesi, güçlenmesi adına burada önemli roller üstlenmek. Bu misyon için Washington’da üç çok kuvvetli institü ile çalışmalarımız var. Birincisi, Brookings düşünce kuruluşunda Türkiye konularına dikkat toplamak. Bu yıl, bu amaçla, Brookings’in Türkiye projesi direktörlüğüne Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümü profesörü Kemal Kırışcı getirildi.

İkinci olarak German Marshall Fund ile Türkiye-ABD-AB üçlü ilişkileri konuştuğumuz ve geliştirmeye çalıştığımız bir üçlü mekanizmamız var.

Saçlının üçüncü ayağını ise, Amerikan Ticaret Odası ile başlattığımız ve iki ülke arasındaki ticaret hacmini artırmayı amaçlayan ilişkilerin geliştirilmesi ve yeni işbirliği alanlarının bulunması çalışmaları.

Saturday, January 12, 2013

Cenk Sidar ile Turkiye-ABD iliskileri


Cenk Sidar

ABD’de “The Diplomatic Courier” ve “Young Professionals in Foreign Policy” dergilerinin her yıl birlikte yayınladıkları “33 yaş altı dış politika liderleri” listesinde Washington’da yaşayan Türk siyaset analisti Cenk Sidar da yer almıştı bu yıl. Sidar, Sidar Global şirketinde global makro trendlerini izleyerek Amerikan ve uluslararasi şirketlere stratejik danisma yardıminda bulunuyor.


Türkiye’nin Agresif Suriye politikası Washington’ı rahatsız etti
Cenk Sidar’a göre ABD yönetimi, Suriye konusunda Türkiye’nin agresif yaklaşımından ve ABD’yi sürekli şekilde daha fazla müdahele etmeye teşvikinden dolayı hoşnutsuzluk yaşadığı zamanlar oldu. Washington’daki bakışlardan biri, Ankara’nın adeta Washington’ı başka bir savaşa çekme uğraşısı.

Sidar'a gore, ABD’nin özellikle geçtiğimiz on yılda giriştiği iki savaştan dolayı Ortadoğu’dan çekilmek istemesi, ekonomik durumu da göz önüne aldığımızda Washington tarafından öncelikli olarak görülüyor.

Bir diğer problem ise, özellikle Arap Baharı başladığından beri Ankara ve Washington’ın oldukça yakın ilişkiler içinde olmasına rağmen, Türkiye’deki anti-Amerikancı tavrın sürüyor olması. Bu konuda, Washington AK Parti hükümetinin yeteri kadar uğraşı vermediği kanısında.

2013 Belirliyeci Olacak
Sidar: Hem İran hem de Suriye için 2013 kritik bir yıl olacak. Belirsizliklerin üst üste geldiği bir yıla giriyoruz demek de mümkün. Bundan dolayı da önümüzdeki dönemde ilişkiler daha da dikkatle ve özenle yönetilmesi gerekecek.  

Washington’da Türkiye’nin başını ağrıtmaya devam edecek ‘Ermeni Soykırımı’ ve Kıbrıs gibi meselelerin, son zamanlarda çokça konuşulan Türk lobilerinin güçlenmesi gibi değişen parametlerle çözüleceğine inanmıyorum. Ankara bu sorunların köküne inerek bu sorunlara reformist bir kimlikle ele almalı. Diğer türlü bu lobi savaşları Washington’da bir endüstri haline geldi ve nemalanan bir çevre bundan onyıllarca daha zenginleşmeye devam edecek. Türk lobileri burada adeta ‘’Yeldeğirmenleri ile savaşıyor.’’ Halbuki Ermeni ve Kıbrıs meseleleri diplomasi ve kararlıkla çözülmesi gerekir. 

Thursday, January 10, 2013

Washington Rethink Dusunce Kurulusu Direktoru Fevzi Bilgin Mulakati

Fevzi Bilgin henüz 1 yil kadar önce Washington'da açılan düşünce kuruluşu Rethink İnstitüsü'nün direktörülüğünü yapıyor. Kurum sadece Türkiye ve çevresi üzerine çalışma yapmakla kalmıyor, Washington'da son yıllarda giderek daha çok ilgi çeken Gülen Hareketini daha yakından tanımak isteyenlerin de adresi oluyor.

İlişkileri Nasıl Görüyorsunuz?
Türkiye-ABD ilişkilerinin daha iyiye gitme potansiyeli var. Türkiye’nin aktif politikası, Obama yönetiminin siyasetine de uygun ve ABD’nin Türkiye ile daha yakından çalışmak istemesi de normal. Model ortaklık çerçevesinin içinin daha dolu olması gerekiyor.

İsrail
Kongre’de İsrail ile Türkiye arasında bir seçim yapılması gerekirse, ibrenin İsrail’den yana olacağı kesin.  İsrail ile ABD’nin arasında adeta kan birliği veya organik bir ilişki var. Türkiye ile İsrail arasındaki küsme, konuşmama durumları bir çatışmaya gitmedikçe ilişkilere büyük bir negatif etki yapmasını beklemiyorum. Bunun yanısıra Türkiye ile İsrail arasındaki ticari ilişkilerin büyümeye devam ettiğini hatırlatmak gerekir. Öyle sonuç çıkıyor ki sanki İsrailliler, olanlardan ABD Kongresi kadar etkilenmemişler.

Mavi Marmara ile ilgili olarak da Türkiye’de Gazze’ye silahsız yardım götürmeye çalışan aktivistlerin İsrail güçlerince katlediliği anlayışı hakimken, Washington’da ise Türkiye’nin Gazze’ye terörist dolu bir gemi gönderdiği ve İsrail’in, Allah’a şükür ki, bu teröristleri durdurduğu söylemi hakim.

Obama kampanyasında ciddi çalışan Türk kampanyacılar olduğu gibi Türkler de ağırlıkla Obama’ya oy verdiler ve Amerikan-Türklerin ve lobilerinin Obama'yı sıkı bir şekilde desteklediğini Başkanın kendisi tarafından da biliniyor.

Türkiye'nin Washington'daki imajı:
Türkiye'nin Washington’da son birkaç yılda profili yükselmiş bir vaziyette. Ankara’da söylenen şeyler burada ciddiye alınıyor. Eski Türkiye’ye bakıldığı gibi yukarıdan bakanlar yok. Belki eski jenerasyonda halen bu tür alışkanlıklar ara ara görülse de, Türkiye genelde bir bölge gücü olarak görülüyor. Bunun yanısıra yönetim çevresinde ve birçok Kongre üyesi ve çalışanı arasında Türkiye’ye gitmemiş adam bulmak zor. Sirkülasyon artmış bir durumda ve Türkiye hakkında tuhaf sorular sorulmuyor.

Suriye
Suriye konusunda bütün opsiyonlar masada Washington açısından. Libya gibi değil ama Suriye’de de endgame’e yaklaştıkça, ABD’nin siyasi iradesini daha ciddi ve proaktif hale geldiğini görüyoruz. Diğer tarafta ABD Rusya ile de iş yapmak istiyorlar ve üzerinde çalışılan ilişkileri Suriye için bozmak istememekteler.

Türkiye ABD’nin duruşunu etkiliyor
Erdoğan, ABD’nin yeteri kadar üstüne düştüğünü yapmadığını iddia ediyor. Ortadoğu’dan bu kadar kolayca ABD’nin çekilemeyeceğini ileri sürüyor. Türkiye'den söylenenler ABD'yi etkiliyor.

Tuesday, January 08, 2013

ATAA eski baskani Gunay Evinch ile Turkiye-ABD iliskileri mulakat

Günay Evinch (Övünç)
Türk - Amerikan Dernekleri Asamblesi’nin (ATAA) önceki başkanı Günay Evinch yaklasik 20 yılldır Türkiye’nin Washington’daki avukatlığını, ve Turk Amerikan sivil toplum orgutlerinde lobicilk yapıyor ve özellikle Ermeni, Kıbrıs meseleri ve diğer Türkiye aleyhindeki yasa tasarılarına karşı Türkiye’nin pozisyonlarını Kongre üyelerine ve diğer etkili figürlere anlatma çabasında. Ondan dolayı da Türkiye’den Washington’a olan yansımalar, doğrudan Evinch'in, daha dogrusu, Turk Amerikan toplumun lobicilik işini kolaylaştırıyor veya zorlaştırıyor.

Şimdiye kadar Ermeni lobilerinin Kongre’ye toplamda 13 yasatasarısı getirdiğini ve bunların 6’sıının Kongre'den geçtiğini hatırlatan Evinch, ‘’soykırım’’ kelimelesinin ise son 7 tasarı, 1974 yılından sonra, Ermeni terörist örgütleri ASALA ve JCAG’nın suiktastlarinin artıştan sonra getirildiğini hatırlattı. Soykırım kelimesinin başkaları gibi değil - legal bazı sonuçlar doğurduğu için, Türkiye’nin pozisyonunun değişmediğini ve ABD'nin bu tasraralari karsi oldugunu ileri sürdü.

Ermeni Diaspora Stratejisi Değişiyor
Evinch'e göre Amerika’daki Ermeni diaspora stratejisi yavas yavas değişiyor. Ermeni diasporası gecen seneden ihtibaren ‘soykırım’ yasatasarıları yani sira, ‘’Türk devleti tarafından el konulan kiliseleri geri alma, yine Cumhuriyetin ilk yıllarında elkonulan ev ve arazi vs. varlıklara karşı tazminat almak’’ yollarına gidecek (tasarilar, Baskanlik bildirisi, ve tazminat davalari) ve üçüncü basamak ise ‘’Türkiye’den toprak istemine’’ kadar gidebilir, her ne kadar bu sonuncusu hiç realistik olmasa da. ‘Soykırım’ kelimesinden vazgeçme nedeni ise bu tasarıların Meclis Komisyonlarından geçirmenin zorluğunun yanısıra Amerikan Ermeni azınlık, artık ‘soykırımı’ ispat ettiklerini ve bundan dolayı da yeniden uğraşmaya gerek olmadığını düşünmeye başladı. Ayrıca toprak, mal ve kiliseleri geri istemek için de ‘soykırım’ yapıldığını ispat etmek zorunda değil bir davaci.

Eger gerçekten bu mal ve mülkler sahiplerinden alınmışsa ve bir haksızlık varsa, buna karşı çıkar mısınız?
ATAA'yin dusuncesi, 1935 Ankara Anlasmasi bu konuyu temmeli kapatmistir, ve her hangi odenmesi gereken tazminatlar odenmistir.  Ayrıca, ATAA, Türk hükümetinin ortaklaşa restore çalışmalarının yapılmasını teşvik ediyor. Van’daki Akdamar Kilisesinde yapıldığı gibi.  Unutmamak gerekir ki Doğu Avrupa’da, Balkanlarda ve Kafkaslarda binlerce cami, sinegog veya kiliseler yıkıldı. Bazıları isteyerek veya bazıları doğal olaylar veya şehir düzenlemeleri süresince.  Bunlar iliskin, ATAA hesap sorulmasini tesvik ediyor, ki adalet hem Musluman, hem Musevi, hem Hiristiyan icin esit bir sekilde aransin.

Başkan Obama’nın bilerek ‘’Meds Yeghern’’ kelimesini kullandı. Böylece konunun muğlak bırakıldı ve her iki tarafın da bundan kendisine göre anlam yüklenilmesine imkan verildi. İlk zamanlarda Ermeni azınlık Obama’ya, doğrudan ‘soykırım’ dememesinden dolayı kızgın olsalarda artık bazi daha liberal Ermeni Amerikan kesmiler bu gelişmeyi kendi adlarına daha olumlu okumaya başladılar.  ATAA'nin arastirmalarina gore, Meds Yeghern (buyuk felaket), ilk defa Ermenistan'in ilk Basbakani, Hovhanes Katchaznouni tarafindan ve Dashnaklari büyük felaket için suçlamak için kullanıldı.  Katchaznouni'ye gore, Osmanli develetine karsi ayaklanmak ve iç savaş açmak cok kötü bir karar idi.

2015 için denenmeyecek mi?
Denenebilir bir veya iki kez daha. Ama içinde soykırım kelimesi olan hiçbir tasarının ne Kongre’den geçeceğine, ne Başkanlık bildirisi olarak yayımlanabileceğine ne de mahkemelerde tanınabileceğine inanıyorum. Tabi şunu da eklemek lazım: sadece 2015 yıldönümü değil. 2019 Paris Baris Anlasmasi veya 2023 Lozana Anlasmasi yılları da yine onlara göre başka yıldönümlerini işaret ediyor olabilir.

Türkiye’nin İsrail ilişkileri
İsrail ile olan yaşanılan olaylardan sonra Musevi lobi ve dernekleri Türkiye lehine çalışmayı bıraktı ve bu da en çok Kıbrıs ve diğer insan hakları ile ilgili Türkiye aleyhine bu anda olan 10 adet Meclis ve Senatoda görünen yasatasarılarındir. İsrail ile kötü olan ilişkiler en çok Kıbrıs konusunda Türkiye’yi negatif olarak etkiliyor. Bir Kongre üyesi artık İsrailli lobilerin Türkiye lehine telefon açmayı kestiğini bizzat bana söyled, uzulerek.

Kongre eski üyesi, ‘’Ankara Gazze konusuyla ilgili sert retoriğini bırakırsa ABD’de Suriyeli mülteciler ile ilgili olarak daha çok yardıma hazır olur’’ şeklinde bir öneri ile geldi ve bunu söylerken Kongre’deki havayı yansıtıyordu bana.  Ankara’dan gelen oldukça sert demeçler Amerika’daki Türk ve Musevi kurumlarındaki ilişkileri tümüyle kapattığını söylemem gerekir. Oldukça az, çok az diyalogumuz kaldı. Buradaki Musevi kurumların Netanyahu hükümetine bu kadar yakın hareket etmesi de bizi oldukça şaşırttı. Herkes kutuplaşdı, mantığı ve sağ duyuyu bir kenara bırakdı. En çok üzüldüğümüz gelişmelerden biri de New York’daki Amerikan Safardik Musevi Federasyonun bize söylediği ‘’ bu süreç devam ettikçe ortaklaşa organizaler yapamayız’’ demesi oldu. Arap Amerikan kurulari ile zaten çok iliskilerimiz yoktu, ve diyebilirim ki bu ilişkilerde de bir gelişme olmadı. İlginç olan Somalilerin bizi el üstünde tutması. Biz Turk, Musevi, Arap Amerikalilar, sivil toplum örgütleri olarak, toplumlarımıza liderlik göstermemiz gerekiyor, liderlemize yardim etmemiz gerekiyor.  ATAA olarak, Amerikan Musevi ve Amerikan Arap sivil toplum örgütlerini bu onemli göreve davet ediyoruz.

American Turk Koalisyonu Baskani Lincoln McCurdy ile Mulakat


Lincoln McCurdy

Lincoln McCurdy, Washington’da Türkiye konusunda en uzman isimlerden biri... 1980’lerde ABD’nin İstanbul Konsolosluğu’nda ticari ateşe olarak görev yapan McCurdy, 1989’da Amerika’ya döndükten sonra Amerikan-Türk Konseyi'nin (ATC) kurulmasına yardım etti. 1998-2004 yılları arasında bu kurumun başkanı olarak görev yaptı. ABD’li yetkili, şimdi de Amerikalı liderleri ve halkı Türkiye konusunda bilgilendirmeyi amaçlayan Amerikan Türk Koalisyonu’nun veya TCA'nin başkanlığını yapıyor

Türkiye’nin karşılaştığı en büyük dezavantaj nedir Washington’da?
ABD’nin bir gerçeği şu ki, averaj bir Amerikalının Türkiye’de olanlardan haberi yok. Bundan dolayı da Türk-Amerikan topluluğu, Amerikalıları ve yetkilileri eğitebilirler. Temsilciler Meclisi Başkanı Boehner, Türk-Amerikalılara yaptığı konuşmada ‘’bizi, Ortadoğu’da gerçekler hakkında bilgilendiriniz’’ çağrısı yaptı. Örneğin burada yanlış anlaşılan şeylerden biri, Amerikalı yetkililerin Kürtlerin bir seste ve birleşik olduğunu sanıyor olmaları. Halbuki biliyoruz ki bölgedeki Kürtler arasında çok derin anlaşmazlıklar var. Ve Türk-Amerikan toplumu bu inanışın doğru olmadığını ve ‘’Büyük Kürdistan’’ nın realist olmadığını anlatabilir.

Washington güç dengeleri önümüzdeki dönemde nasıl olur?
Önümüzdeki yıllarda da, özellikle son iki yıl da olduğu gibi Beyaz Saray ile Kongre arasında bir çatışmanın devam etmesi öngörülüyor ve bunun yansımalarını dışpolitika da görebiliriz.

Türk-ABD ilişkilerine nasıl yansıma olur?
Örneğin eğer Obama ‘’bütçe uçurumu’’ konusunda istediğini alırsa, Cumhuriyetçiler bunun cezasını Kongre’deki muhalefet çoğunluğuyla kesmeye çalışabilir. Obama’nın Ortadoğu’daki bazı çok önemli krizleri barışçıl yollardan çözme hedefi Kongre eliyle başarısız kalabilir mesela. Bu da Amerikan toplumunun ne kadar partizan olduğunu gösteren bir durum tabi ki.
Suriye konusunda Obama yönetimi aktif olmayı seçmezken, özellikle eğer İran nükleer politikasına devam ederse ve İsrail İran’a saldırmaya karar verirse, böyle bir durumda Amerikan Kongresi İsrail’i desteklerken, Obama’nın canının sıkıldığını görebiliriz. Ve tabi Ankara’nın da İsrail’i sertçe kınadığını. Bütün bunlar hiç şüphesiz İran'ın yanıbaşındaki Türkiye ile buranın ilişkilerine yansıyacaktır.

Ankara’dan İsrail hakkında söylenen sert sözlerin Türk-Amerikan ilişkilerine etkisi ne kadar oluyor?
Öncelikle, uzun zamandır üzerinde tartışılan ‘serbest ticaret anlaşması’ rüyalarını unuturuz. Ama ondan da ötesi, Türkiye’nin genel imajı kötü görünecek. NATO üyesi olmasına rağmen, ABD’ye ‘düşmanca’ görünmeye başlayacak. İmajın kötüleşmesi ise öncelikle Amerikan turizmini ve yatırımını engelleyebilir. Böyle birşey yok şimdilik. Benim söylemeye çalıştığım böyle yere varmasına gerek de yok. Eğer kartlarını iyi oynarsan, durumu daha da kötüleştirmeden, hatta çözümüne katkı bulunarak ve daha da ciddiye alınarak çıkabilirsin. Erdoğan’ın inanılırlığı yok. ABD Kongre üyeleri kendisiyle ilgilenmeyecek İsrail böyle ele alınırsa. Hatta bireysel olarak bu üyeler kendi içlerinden Erdoğan’ın İsrail konusunda doğru yaptığına inansa bile, Erdoğan'ın (söyleminden dolayı) serseri mayın haline geldiğinden dolayı yakınlaşmayacaklar. Gerçekten de bu noktaya varmaya ihtiyaç olduğunu sanmıyorum.

Ticarette artış var ama hep ABD lehine? Bu değişebilir mi, ilişkilerin doğası mı böyle istiyor?
Değişebilir. Bunun için serbest ticaret anlaşması gibi bir çalışma gerekir. Ama bunun için de Türk-Amerikan toplumu desteklemeli ve Türkiye’nin de olumlu bir imaj vererek, Kongre üyelerinin bu tür bir anlaşmaya lehte oy kullanmasını sağlayabilmesi gerekir.

Türkiye bölgede çok önemli, ‘Ermeni Soykırımı’ yasa tasarısı artık Kongre'ye gelmez diyenler?
Hiç geçmez demek oldukça sorumsuz. Önümüzdeki iki yılda Türk-Amerikan pozisyonu Kongre’de güce sahip. Ama sonraki yıl olan 2015’de geçmemesi için durumun sürekli monitor edilmesi gerekiyor.

Yeni Temsilciler Meclisi Dışilişkiler Komisyonu Başkanı Ermeni iddialarını destekleyen ve genelde Türkiye aleyhine gözüken Ed Royce oldu. Bu değişime ne ölçüde anlam ithaf etmeli?

Önümüzdeki iki yıl, Royce Meclisteki Cumhuriyetçi liderliğe hesap vermek zorunda. Bundan dolayı da ‘Ermeni Soykırımı’ yasatasarısını getiremez. Ama ‘din özgürlükleri,’ ‘Türkiye’nin İsrail’e Sert davranmasını kınama’ türü aleyhte yasalar gelebilir. Bilmek mümkün değil. Ama diyebiliriz ki Ermeni yasası gelmez.

Bakın, Türk-Amerikan lobisi şimdiye kadar hiç bu kadar güçlü olmamıştı. Ama bu gücü devam ettirmemiz gerekiyor. Bu iyi olan haber. Ama bu harika devam edebilir ama Türkiye’den gelenlere göre değişebilir. Ankara hükümeti Türkiye’ye karşı olan önyargıların farkında olmalı ve buradaki Türk-Amerikalıların bunları yıkmak için verdiği uğraşıları anlayabilmeli.

Türkiye ile ilgili en çok duyduğunuz şikayetler nedir?
En çok basın özgürlüğü ile ilgili soru alıyorum. Adalet sisteminden ve Türkiye’nin hukuk devleti olmaktan uzaklaşıp, teokrasi haline geldiğine inananlar da çok. Türk-Amerikalılar bu korku ve endişeleri balans etmeye çalışıyor.





Monday, January 07, 2013


Edward Royce
ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi başkanlığına geçtiğimiz haftalarda seçilen Ed Royce Türk basınında ilk kez Turk Basinina konustu:

ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi başkanlığını 2010 yılından bu yana sürdüren Ileana Ros-Lehtinen hem Meclis'deki Türk Dostluk Grubuna üye hem de genel anlamda Türkiye lehine bir duruş sergiliyordu. Royce ise, Kongre'deki Ermeni Dostluk Grubu eş-başkanı. Bunun yanısıra, Temsilciler Meclisi Genel Kurulu'nda geçtiğimiz yıl aralık ayında kabul edilen ''Kiliselerin İadesi'' başlıklı Türkiye aleyhine olarak kabul edilen tasarıyı hazırlayan ve sunan üyelerden biri olmuştu.

Türkiye'den ''ülkedeki Hristiyanların haklarına tam olarak saygı göstermesini'' isteyen tasarı, Meclis'te sadece iki milletvekilinin, Royce ve tasarıyı sunan Türkiye karşıtlığıyla bilinen Howard Berman'ın oyuyla geçmişti. Royce, tasarının görüşülmesi sırasında, dini özgürlükleri ihlal etmekle suçladığı Türkiye'ye sert eleştiriler yöneltmişti.
Ayrıca Royce, geçtiğimiz yıl kasım ayında, ABD'nin Türkiye'ye yönelik üç süper kobra helikopterin de dahil olduğu askeri teçhizat satışını engellemek için bir grup üye tarafından Kongre'ye sunulan ''ortak karar tasarısı''nın imzacıları arasındaydı.
Royce ayrıca, geçtiğimiz yıl Ermeni yanlısı bir grup Kongre üyesi tarafından, Ermenilerin 1915 yılı olaylarının yıl dönümü kabul ettiği 24 Nisan'da yapacağı açıklama öncesinde ABD Başkanı Barack Obama'ya gönderilen ve Obama'ya 1915 olaylarına dair Ermeni iddialarını tanıması çağrısında bulunan mektubun imzacıları arasında yer almıştı. Amerika'daki birçok Ermeni derneği ve Amerikan Ermeni Ulusal Komitesi (ANCA) Başkanı Ken Hachikian da Royce'un seçimini sevinçle karşıladıkları açıklamasını yapmıştı. Royce'a karşı Türk Amerikan Dernekleri ve lobileri, bir başka Komisyon üyesi ve Türk Dostluk Grubu üyesi Steve Chabot'u desteklemişler ama başarısız kalmışlardı.  
Başkanlığa önümüzdeki yasama yılında, Ocak ayının ortasında başlayacak olan Royce, Vatan'ın sorularını cevapladı:

Temsilciler Meclisinin en önemli komisyonlarından birinin başına, Dışilişkiler Komisyonu başkanlığına geldiniz. Türkiye Komisyon için önemli bir ülke olacak mı? Olacaksa neden?
Evet, Türkiye önemli bir ülke olacak Komisyonumuz için. Öncelikle Türkiye'nin bulunduğu bölgeyi ele alalım. Ortadoğu için şu an konsantre olmamız gereken konu bölgede istikrarı sağlamak. İstikrarın sağlanması noktasında eger biz bölgedeki ülkelere bakarsak, bu açıdan Türkiye’nin, sonuçları çok önemli olacak meselelerde politik ve askeri açılardann etkisinin en değerli olacak, önde gelen güç olduğunu görüyoruz. Bu meselelerden en önemlisi de hiç şüphesiz Suriye’de süregiden olaylar.

Suriye konusunda Türkiye ve ABD'nin aynı yerde durduğunu inanıyor musunuz?
Evet. Büyük bir dramın yaşandığı Suriye konusunda, netice itibariyle hedeflerimizin ve umutlarımızın Türkiye’nin beklentileri ve umutları ile aynı  olduğunu görüyoruz. Her iki ülkenin umudu da, Suriye krizinin bir an önce bitirilmesi. Bu aşamada öncelikle Suriye halkını temsil etmek üzere yeni kurulan muhalif grubunun (Suriye Milli Koalisyonu) bir an önce tek ve meşru temsilci olarak tanınması hedefindeyiz. Bu tanıma Suriye’nin balkanizasyonunun (farklı aktörlerin etkisi altında parçalanmasının) önüne geçecek bir garanti olacaktır. Suriye'de bir de bir insani dram sözkonusu. Yüzbinlerce mülteci, ülke içinde kaçmak zorunda kalmış milyonlarca insan var. Muhakkak eklemem gerekir ki, insani yardım ve Esad rejiminin baskısı ve saldırısı altında kalmış bu insanların acısını dindirmek için Türkiye’nin en çok çalışan, uğraşı veren ve yardım eden ülke olduğunu eklemem gerekir.

Son zamanlarda öne çıkan bir kimyasal tehditten söz ediliyor. Siz Esad'ın böyle bir yola başvuracağını bekler misiniz?
Suriye rejiminin gerçekten de böyle bir kimyasal silah deposuna sahip olduğu doğrudur. Suriye rejiminin yıllar boyu çalışmaları neticesinde elde ettiği böyle bir kimyasal silah envanterine sahip olması bizi son derece endişelendirmektedir. Bana göre, yine Türk askeri güçleri, Esad rejimi çöktüğünde yine bu kimyasal silahları güvenliğini sağlabilecek en kapasiteli birim olarak durmaktadir. Kısacasa söylemek gerekirse Türkiye şimdi politik, diplomatik, insani ve askeri açılardan Suriye problemi konusunda en öndeki aktör durumundadır. Bu konuda uluslararası toplumun Türkiye ile çok yakından çalışması elzemdir. Böylece Esad’ın Suriye’deki rejiminin sonunun güvenli bir şekilde sona ermesini ve yeni muhalefetin yeni Suriye’yi yönetmesini arzu ediyoruz.

Son olarak Türkiye ve İsrail ilişkilerinin ABD Kongresinde ciddi ilgi sahibi olduğunu görüyoruz. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye’nin İsrail ile ilişkileri oldukça komplex olduğunu kabul etmek lazım ve ayrıca başka çok ciddi problemlerin de bölgede var olduğunu hatırlamak gerekir. Benim görüşüm şu: eğer önce elimizdeki problemleri çözmeye çalışır ve bunlara yenilerini eklemekten mümkün olduğu kadar uzak durursak, sanırım bu her iki ülke için de daha iyi bir geleceğe doğru gitmek için pozitif bir ufuk açabilir.

Ermeni Konusu Komisyona gelirse tavrınız?
Bu konulara şu an girmek istemem. Hele bir başkanlığa başlayalım.