Türk Jetinin
geçtiğimiz Cuma günü düşmesiyle birlikte, 16 aydır kendi vatandaşlarını
katletmeye devam eden Suriyenin acımasız Esad rejimi, Türk medyasının da
radarına, nihayet, tamamen girmiş oldu. Bununla birlikte, Suriye içi
dinamikleri ve Türkiye’nin rolünün daha iyi anlaşabilmesi için, birkaç gündür farklı
köşe yazılarında öne sürülen bazı temelsiz önerme ve argümanlarını düzeltme
ihtiyacı acilen hasıl oldu. Daha önce yaptığım bu düzeltme yazılarına bir süre daha devam edeceğim.
YeniŞafak Gazetesindeki Akif Emre’nin ‘’Bu Kez Müdaheleyi İsteyen Şam’’ başlıklı yazısında Şam’ın kasten Türkiye’yi Suriye’ye çekme planı olduğunu iddia eden yazının bazı argumanlarına cevaplar aşağıdadır:
- Bir yıldan fazla bir süredir… Türkiye'nin adeta Batılı ülkeler tarafından olayın içine itilmek isteniyor: ABD, Suriye krizi başladığından beri hep geride kalmış, özellikle Ağustos ayında Türkiye Esad ile bağlarını kopardıktan sonra, Ankara sürekli şekilde Washington’a baskı yaparak, Esad’a karşı pozisyonun sertleştirmesini istemiştir. Suriye'nin herhangi bir enerji kaynağına sahip olmaması, İran’ın her zaman için daha öncelikli konu olması, Esad sonrası dönemde İslamcıların iktidara gelme korkusu ve Suriye’nin Rusya ve İran ilişkilerinde ABD’yi zorda bırakan konumundan dolayı, Washington Ankara’ya sabır tavsiye ederken, Ankara burnunun dibinde bir düşmandan bir an once kurtulmanın yollarını aramıştır. Bir yıldan fazla bir süre Batılıların Türkiye'yi itelemesi değil, tam tersine Türkiye'nin Batılıları itelemesi vardır.
- Türkiye’ye, gücünün üstünde bir bölgesel güç imajı yüklenmiştir: Bu nasıl bir argumandır anlamak imkansız. Türkiye’nin AK Partisi ve başta Erdoğan ve Davutoğlu olmak üzere on yıldır bölge lideri bir Türkiye’nin tablosunu çizmemekte midir? On yıldır AK Parti yanıltılmakta veya zorlanmakta mıdır? On yıldır Erdoğan'ın konuşmalarını ABD mi yazmaktadır?
- Suriye sınırlı ve kontrollü bir sıcak müdahale zeminini oluşturarak her şeyden önce iç dengelerde elini güçlendirmek istiyor. Yani, ABD ve NATO'nun hazırlıksız yakalandığı bir kriz çıkartarak Türkiye'yi kendi belirlediği alanda sıcak çatışmaya çekmeyi planlıyor: Suriye içi dinamikler yakından incelendiğinde bu argumanın ne kadar yanlış olduğu, Esad rejiminin, Emre’nin ifade ettiği şekilde bir kontrolü çoktan kaybettiği görülecektir. Öncelikle Türk otoritelerine göre 66 bin kadar Suriye askerinin şimdiye kadar Esad rejiminin ordusunu terketmiştir. Rejim ordusunun 16 aydır kadın, çoluk-çocuk, yaşlı demeden katletmesi nedeniyle ordudan ayrılmaların hızının arttığı açıkça görülmektedir. Washington DC deki Harb Çalışmaları Enstitusü (Institute for the Study of War) Suriye uzmanı Joseph Holliday’e göre ise şu anki Özgür Suriye Ordusu sayısı 40 bin civarındadır. Holliday’in Mart ayı başında yaptığı önceki brifingde bu sayıyı 10 bin olarak belirtmesi oldukça dikkat çekicidir. Şu an itibariyle Suriyeli isyancılar Halep’ın kuzeybatısındaki Jısr al Shoughour, Idlib’ın kuzeyi, Humus’un kuzeyindeki Rastan ve güneybatısındaki al-Qusayr, Şam’ın kuzeyindeki Al Kalamoun bölgesinin kırsal alanları özellikle Lübnan sınırındaki büyük bir bölüm, ve Deraa’nın çevre kırsal alanlarındaki büyük boşluklarda doğal tampon bölgeleri kurmuştur (daha çok bilgiyi buradan bulabilirsiniz ) Hatta, Suriye içinden ilk elden bir kaynak Salı günü, (26 Haziran) bildirdiğine göre Antakya’dan Suriye’nin Halep’ine kadar geniş topraklar Özgür Suriye Ordusu kontrolü altında kurtarılmış bölge şeklini halini almıştır. Diğer taraftan son günlerde giderek Şam’ın merkezinde mutad hale gelen şiddetlenen çatışmalar (buradan ayrıca Fehim Taştekin’in ‘Suriye bu çılgınlığı neden yaptı’ yazısında ‘Şam’da panik yok’ sözünün bizzat Esad tarafından ‘Suriye bir savaş hali yaşıyor’ dediği gün yayınlanması ise tam bir ironi. Suriye’deki durumu ‘savaş’ olarak tanımlayan Esad ama Taştekin’e göre panik yok!) Suriyeli isyancıların artan etkisini açıkça gösterirken, yine son günlerde artarak devam eden orduyu terkeden üst ve orta derecedeki subaylar da ordudaki moralin hızla düşmeyi sürdürdüğünü göstermektedir. Gözle görülen bu olgular dışında, duygularla bezenmiş olacağı korkusuyla Suriyeli muhaliflerin aktardığı ve Suriye rejimi ordusunun moralinin daha da kötü olduğu yönündeki bilgileri ise kendime saklıyorum.
- Bütün bunlar, daha çok yakın zamana
kadar silah ve mühimmat açısından oldukça zayıf olan isyancıların bütün bu
zorluklara rağmen, tankı, uçağı ve helikopteriyle karşısında duran rejim
güçlerine karşı her bakımdan güçlendiğinin işaretidir. Hayatta kalma mücadele
yapan bir rejimin Emre’nin söylediği şekilde ince ve komplike bir planı uygulamak değil, düşünmeye
vakti yoktur. Yakında bu çok daha iyi anlaşılacaktır.
- Böylelikle dış düşman saldırısı altında olduğu algısı
oluşturarak milli birlik havası estirmek ve muhaliflerin söylemini elinden
almak istemektedir. Her ulus-devlet vatandaşı dış tehlike karşısında iç
farklılıkları bir kenara koyup ortak düşman karşısında birlik olmaya
yatkındır:, Türkiye’nin şimdi yaptığı gibi, ciddi bir güç
kullanma tehdidini sınıra askeri yığanak ile desteklemesi Esad’ın işine
yarayacak mı? Bu konuda hiçbirimize gökten vahiy gelmediğine göre
elimizdeki donelerle ve akıl muvacehesinde cevap vermemiz gerekiyor: Hayır.
Dışarıdan Esad ordusunu ciddi bir şekilde tehdit eden bir aktörün ortaya
çıkması, Suriye muhalefetini, şimdiye kadar gördüğümüz gibi
cesaretlendirecek ve ordudan ayrılışları da artıracaktır. Esad rejimi
içeride meşruiyetini kaybetmiştir ve halkının büyük çoğunluğu tarafından benimsenmemektedir.
Tam aksine, Cuma namazı çıkışları ve akşamları yapılan protestolarda
aylardır ve ısrarla Özgür Suriye Ordusunu silahlandırma ve tampon bölgesi
kurulması için çağrılar yapmakta, sloganlar atmakta ve afişler
taşımaktadırlar. Bu halkın, aylardır yardım istediği Türkiye’nin sert
adımlarından dolayı Esad’ın arkasında ‘Milli Birlik’ adına toplanacağını
iddia etmek için Suriyeli halkı tanımamak, Suriyeli muhaliflerle
görüşmemek gerekir.
- Nitekim Suriye muhalefetinin siyasi temsilcileri Türkiye'nin müdahil olmasının kendi konumlarını zayıflatacağı kanaatindedir: Türkiye gibi bir dış bir aktörün, sınıra asker yığma ve Erdoğan’ın grup toplantısında da açıkladığı gibi sınıra yaklaştığı görülen Suriyeli ordu elementlerinin legal bir hedef olarak alınacağı yönündeki açıklamaları Suriyeli muhalefet liderleri tarafından sevinçle karşılanmıştır. Özgür Suriye Ordusu sözcüsü Albay Malik Kurdi, Washington Post’dan Liz Sly’a verdiği demeçte Türkiye’nin bu yeni söyleminin ÖSO’yu sadece Türkiye’ye sınır şehir olan İdlib’de değil bütün Suriye’de güçlendireceğini ifade etmiştir. Benim görüştüğüm birçok Suriyeli muhalifte Türkiye’nin yeni ve güçlü söyleminden mutlu olduğunu ve Liz Sly’ın haberini doğruluyor. Zaten Suriye Ulusal Konseyi, aylar öncesinde dış mudahele istemediği için sokakların tepkisini haftalarca, aylarca çekmiştir. Suriye'nin hangi siyasi temsilcileri Türkiye’nin mudahil olmamasını istemektedir? Musluman Kardeşler geçtiğimiz sonbahar da Türkiye’nin müdahelesini istemiştir. Kimdir bu Emre’nin bahsettiği siyasi temsilciler? Şam'daki kukla muhalefet partileri mi? Kim dinliyor onları..
- Buna karşın Türkiye'nin
beklenenin aksine soğukkanlı bir tutum sergileyerek bu oyuna gelmeyeceğini
gösteren tutumu, beklediği gerilimin oluşmasını engelledi. Dış düşman
saldırısı ve tehdit algısını oluşturmada başarılı olamadı:.Başbakan Erdoğan, Salı günkü konuşmasında, Suriye
ordu kuvvetlerinin, daha önce meydana geldiği gibi Türkiye sınırına
yaklaşması halinde, bu elementleri legal bir hedef olarak alınabileceğini açıkça
söylemiş, ve bu da ‘de facto’ve fiili bir tampon bölgesinin kuruluşu adına
atılan en büyük adım olmuştur. Her ne kadar Suriyeli muhalfiler
Türkiye’nin bu tehdidini yeterli görmeyip, daha çok yardım istese de,
Türkiye’nin bu kararlı tutumu Suriyeli muhaliflerin genelinde yarı-bayram
havasında karşılandı. Bu, bundan önce Türkiye’nin attığı birçok diğer adım
gibi halkına terör yaşatmayı kendine huy eden rejimin sonunu hızlandıracaktır
ve aslında oldukça sert bir cevap olmuştur. Erdoğan, fiili olarak Suriyeli
güçleri, kendi toprakları da olsa Türkiye sınırına yaklaşmaktan men
etmiştir. Esad’ın blöfünü görmüş, yumruğunu kaldırmıştır, gerilimi düşürme
yerine kontrollü şekilde artırmıştır. Gerisi Esad’a bağlıdır ve kendi
ülkesinde egemenliğini sadece muhaliflere değil, Türkiye’ye karşı da bir
kez daha kaybederek yenik hale gelmiştir.
- Suriye üzerinde oynanan bir küresel rekabetin de sahnelendiğini gözden ırak tutmamalı: 16 aydır 15 bin kişinin katledildiği, yüzbinlerce kişinin yerinden olduğu, sadece Türkiye’de 35 bin göçmenin yaşadığı bir ortamda küresel oyunlar ve komploları konuşmayı zül olarak görüyorum.
- 'Suriye'nin
tırmandırdığı uçak krizi, Amerikan merkezli tek kutuplu dünya sisteminin
sona erişinin' ilanı: Çok yakında Esad yıkıldığında, Emre, bu ilanının
sonunu da ilan eder herhalde…
Peki
hiç tehlike yok mudur? Olmaz olur mu? Türkiye bu noktadan sonra Suriye halkının uluslararası
alandaki avukatı olmuştur. Suriye’nin, eninde sonunda (kanaatimce çok da uzak olmayan
bir gelecekte) yıkılacak bu rejim sonrasındaki dönemde en ciddi sorumluluğu
olan ülke olacağı beklenmektedir. Bütün bunlardan dolayı, Suriye muhalefetinin
Esad sonrası dönem için yapılan planlamalara daha hız vermesi gerekmekte ve
Türkiye’nin de daha da artan bir şekilde muhalefeti bu yönde çalışmaya
zorlaması gerekmektedir. Türkiye’nin, şu aşamada, askeri bir şekilde Suriye
güçleri ile çatışıp çatışmayacağı bilinmemektedir. Bilinen odur ki, askeri bir
müdahele yapmasa da, Türkiye, şimdiye kadarki dönemde Suriye muhalefetine verdiği
destekden dolayı ve Türk jetinn düşmesinin ardından da daha artan bir şekilde
Suriye meselesine karışmıştır ve Esad sonrası dönemde, ABD’nin, Saddam’ın
düşmesi sonrası yaşadığı karışıklıkları kapı komşusunda yaşanmaması için çalışmalara
hız verilerek devam edilmesi gerekmektedir.
Bir sonraki
yazımda da ‘’Assad Sonrası Suriye, Saddam Sonrası Irak mı olacak?’ konusuna
eğileceğim.